-Yetki Tespiti,
-Toplu görüşmeye Çağrı,
-Toplu görüşme,
-Toplu İş Sözleşmesinin İmzalanması.
Toplu
iş sözleşmesi yapılmasında öncelikle yetkili tarafların bulunması gereklidir.
Kanunun öngördüğü şekilde yetki tespiti yapıldıktan sonra çağrı safhası, daha
sonra toplu görüşme safhası gelir. Toplu görüşme safhasında taraflar anlaşmaya
varabilirlerse toplu iş sözleşmesi yapılmış olur. Toplu görüşme safhası
sonunda taraflar anlaşmaya varamazlarsa toplu görüşme safhası uyuşmazlıkla
sonuçlanmış olur ve bunu izleyen safha olan arabuluculuk safhasına geçilir.
Arabuluculuk safhasında, seçilen bir arabulucu yardımıyla tarafların anlaşmaya
varmaları amaçlanmıştır. Arabulucu, tarafların anlaşmasını sağlayabilirse toplu
iş sözleşmesi yapılır. Arabuluculuk safhası da anlaşmazlıkla sonuçlanırsa,
arabulucu bir tutanakla durumu belirtir ve tutanağı görevli makam olan Bölge
Müdürlüğüne (Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğüne) gönderir. Görevli makam da
bu tutanağı taraflara tebliğ eder. Bundan sonra grev ve lokavtın serbest
olduğu hallerde taraflar grev ve lokavt uygulamalarına gidebilirler. Grev
ve lokavtın kanunen ya sak olduğu hallerde ise uyuşmazlığın çözümü kanuni
hakem (Yüksek Hakem Kurulu) kararı ile olabilecektir(Başterzi, 2013:129).
3.TİS Ehliyeti ve Yetkisi
3.1.Ehliyet
Kavramı:
Bir toplu iş sözleşmesine
taraf olabilecek kişi ve kuruluşların belirlenmesi hukuk düzenince yapılacağına
göre, bu konuda ülkeler arasında bir takım farklılıkların bulunması kaçınılmaz
olacaktır. Bununla beraber çoğu hukuk düzeninde toplu iş sözleşmesi ehliyeti
olan kişi ve kuruluşlar sınırlı sayıda kalacaktır.
Toplu iş sözleşmesi ehliyeti,
toplu iş sözleşmesi yapabilme iktidarını, genelde toplu iş sözleşmesine taraf
olabilmeyi ifade etmektedir. Genellikle benimsenen bir tanıma göre, “toplu iş sözleşmesi
ehliyeti bir toplu iş sözleşmesine taraf olma ehliyetidir”.
Toplu iş sözleşmesi
ehliyetinin hak ve genel sözleşme (hukuki işlem) ehliyetinden farklı bir
kavramdır. Zira hak ve fiil ehliyetine
sahip bulunan her kişinin toplu iş sözleşmesi yapması, böyle bir sözleşmeye
taraf olması mümkün değildir. Gerçekten de, toplu iş sözleşesi ehliyeti hak
ehliyetinden farklı olduğu gibi, sözleşme ya da hukuki işlem ehliyetinin de bir
parçası değildir. Toplu iş sözleşmesi ehliyetinde genellik söz konusu olmayıp,
sadece kanunen belirlenen kişi ve kuruluşlar bu ehliyeti haizdir.
3.1.1.Toplu
İş Sözleşmesi Ehliyetine Sahip Kişi ve Kuruluşlar:
Yürürlükteki hükümlere göre,
toplu iş sözleşmesi ehliyetine, kural olarak bazı tüzel kişiler, bazı şartlarla
da gerçek kişiler sahiptirler. Ancak işçi tarafı bakımından sadece tüzel
kişiler bu ehliyeti haiz oldukları halde, işveren tarafı bakımından tüzel
kişiler yanında gerçek kişilerin yani münferit işverenlerin de toplu iş
sözleşmesine taraf olabilmeleri mümkün bulunmaktadır.
Tüzel kişiliğe sahip her işçi
ya da işveren kuruluşunun toplu iş sözleşmesine taraf olması söz konusu
olmayıp; belirli şekilde kurulmuş belli tipteki tüzel kişilerin toplu iş
sözleşmesi ehliyeti bulunmaktadır. Aynı şekilde tek (ferden) işveren için
toplu iş sözleşmesi ehliyeti belirli bir konumda olması durumunda söz konusu
olabilmektedir.
Nihayet işveren tarafı
bakımından hem işveren kuruluşunun hem de tek işverenin aynı zamanda ehliyetli
olmaları söz konusu olmayıp, sendika üyesi olan işverenin toplu iş sözleşmesi
ehliyeti bulunmamaktadır.
6356 sayılı Sendikalar ve
Toplu İş Sözleşmesi Kanunu açısından kimlerin toplu iş sözleşmesi ehliyetine
sahip bulunduğunu bu sözleşmenin tarafları bakımından ayrı ayrı incelemek uygun
olacaktır.
3.1.1.1.İşçi
Tarafından:
İşçi tarafı bakımından toplu
iş sözleşmesi ehliyetine sadece “işçi sendikaları” sahiptirler. Sendikalar ve
Toplu İş Sözleşmesi Kanunundaki esaslar çerçevesinde kurulmuş işçi sendikaları
toplu iş sözleşmesi ehliyetine bu sıfatları gereği sahiptirler. Anayasada
toplu iş sözleşmesi yapmak hakkı “işçiler”e tanınmış ise de konuyu düzenleyen
2822 sayılı kanunda olduğu gibi 6356 sayılı kanunda da bu hak münhasıran işçi
sendikalarına verilmiş, toplu iş sözleşmelerine işçi sendikalarının taraf
olacağı öngörülmüştür.
Böylece, toplu iş sözleşmesi
ehliyeti işçiler yönünden sınırlanmıştır. Sayıları ne kadar çok olursa olsun
teşkilatlanmamış, organize olmayan fiili işçi topluluklarının toplu iş
sözleşmesine taraf olmaları mümkün değildir. Öte yandan, üst kuruluşların yani
konfederasyonların da toplu iş sözleşmesi ehliyetleri bulunmadadır. Sendikalar
ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu toplu iş sözleşmelerinin işçi sendikaları
tarafından yapılacağını açıkça belirterek, konfederasyonların toplu iş
sözleşmesi tarafı olmalarını engellemiştir.
Toplu iş sözleşmesi ehliyeti
sadece işçi sendikalarına tanınmış bulunduğundan, sendika şubelerinin keza
bölge şubelerinin de toplu iş sözleşmesi tarafı olmaları söz konusu
olmayacaktır.
3.1.1.2.İşveren
Tarafı:
Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanununda, işçiler bakımından toplu iş sözleşmesine sadece bir işçi
sendikasının taraf olabilmesi mümkün iken, işverenin ferden toplu iş
sözleşmesine taraf olabilmesine de bazı hallerde imkân verilmiştir. Aynı
şekilde işveren sendikalarının da toplu iş sözleşmesi ehliyetleri bulunmakta,
üyeleri işverenleri bağlayacak toplu iş sözleşmelerine taraf olabilmektedirler.
Bununla beraber, bir toplu iş sözleşmesine ya işveren sendikası ya da işveren
taraf olabilecektir; bunların toplu iş sözleşmesine taraf olmaları her birisi
için bağımsız olarak düşünülecektir. Sendika üyesi olan işverenin, sendikanın
ilgili bulunduğu işkolundaki işyerleri açısından taraf olma yani toplu iş
sözleşmesi ehliyeti bulunmamaktadır.
İşte bu çerçevede, işveren
tarafı bakımından işveren sendikaları veya sendika üyesi olmayan işverenler
toplu iş sözleşmesi ehliyetine sahiptirler. Bununla beraber işverenlerin taraf
olabilecekleri toplu iş sözleşmelerinin daha sınırlı olacağına da işaret
edilmelidir. Gerçekten de, 6356 sayılı kanuna göre, işveren sendikaları kurulu
bulundukları işkolunda işyeri, işyerleri (grup TİS) ve işletme toplu iş
sözleşmesine taraf olabilme ehliyetleri bulunduğu halde, sendika üyesi olmayan
işverenler tek işyeri veya işletme türünde toplu iş sözleşmesine tarafı
olabileceklerdir.
İşveren tarafı bakımından
işveren sendikaları veya sendika üyesi olmayan işverenler toplu iş sözleşmesi
ehliyetine sahiptirler. Buna karşıla işveren konfederasyonlarının toplu iş
sözleşmesi ehliyetleri yoktur. Aynı şekilde Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi
Kanunu dışındaki işveren meslek kuruluşlarının örneğin Ticaret ve Sanayi
Odaları, İşveren Dernekleri’nin toplu iş sözleşmesine taraf olmaları bu
çerçevede mümkün değildir. Fakat bu kuruluşlar çalıştırdıkları işçilerin
işvereni olarak bir toplu iş sözleşmesine kuşkusuz taraf olabilirler.
3.1.2.Ehliyetin Kazanılmasına İlişkin
Şartlar:
Toplu İş Sözleşmesi
Ehliyetinin yürürlükteki hukukumuzda işçi ve işveren sendikalarıyla ferden
işverene tanınmıştır. Ehliyetin kazanılmasına ilişkin şartları iki grupta,
işçi-işveren sendikaları ve işveren açısından ayrıca ele alıp incelemek uygun
olacaktır.
3.1.2.1.İşçi-İşveren
Sendikaları Açısından:
Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanunu hükümleri birlikte gözönüne alınırsa, toplu iş sözleşmesi ehliyeti
iki şartın ya da hukuki gereğin bir arada bulunması halinde kazanılmış
olacaktır.
aa)Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Anlamında Bir Çekirdek Kuruluş
(sendika) Olmak:
Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanunundaki esaslar çerçevesinde kurulmuş işçi ve işveren
sendikaları bu sıfatları gereği toplu iş sözleşmesi ehliyetine sahip
bulunmaktadırlar. Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu hükümleri karşısında
“işyeri” sendikası kurulması mümkün olmadığı gibi, meslek esasına göre, aynı
şekilde belirli bir coğrafi alanla sınırlı (bölge)ye ilişkin faaliyette
bulunan sendika kurulması da mümkün bulunmadığından gerek işçi gerekse işveren
sendikaları işkolu esasına göre bir işkolunda faaliyette bulunmak amacıyla
kurulabileceklerdir.
bb)Yapılacak Toplu İş Sözleşmesinin Kapsayacağı İşyeri ya da
İşyerlerinin Dahil Bulunduğu İşkolunda Faaliyette Bulunmak
Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanunu işyeri düzeyinde sendika kurulmasına cevaz vermediği ve
sendikalar işkolu düzeyinde faaliyette bulunmak amacıyla kurulabilecekleri
için, her sendikanın genelde toplu iş sözleşmesi ehliyeti mevcuttur. Bununla
beraber, sendikanın, yapılacak toplu iş sözleşmesinin kapsayacağı işyerlerinin
dahil bulunduğu işkolunda faaliyette bulunması gereği ayrıca vurgulanmalıdır.
Kurulu bulunduğu işkolu dışında başka bir işkoluna giren işyeri veya işyerleri
için işçi ve işveren sendikalarının toplu iş sözleşmesi yapabilmeleri,
ehliyetsizlik nedeniyle mümkün değildir.
3.1.2.2.Tek
İşveren Açısından
Bir işveren de bazı hallerde
toplu iş sözleşmesi ehliyetini kazanabilir ve ferden toplu iş sözleşmesi
akdedebilir. Bunun için şu iki şartın bir arada bulunması gerekir:
1-Yapılacak
Toplu İş Sözleşmesinin Kapsayacağı İşyeri Ya Da İşyerlerinin İşvereni Olmak (Olumlu
Şart):
Genel olarak kendi nam ve hesabına
işçi çalıştıran kimsenin işveren sayılacağı kuşkusuz ise de, iş mevzuatı
bakımından işçi sayılan herkesi çalıştıran kimseler (kişiler) değil, sadece iş
(hizmet) sözleşmesine göre işçi çalıştıran işverenler toplu iş sözleşmesi ehliyetine sahip
olabilirler. Başka bir söyleyişle, toplu iş sözleşmesine ancak hizmet akdine
dayanarak işçi çalıştıran kimse işveren olarak taraf olabilir. İş sözleşmesi
dışında, ücret karşılığı iş görmeyi taşıma, eser, vekâlet, yayın, komisyon ve
adi şirket sözleşmesine göre, bağımsız olarak mesleki faaliyette bulunanlar,
6356 sayılı kanun bakımından işçi sayılmakla beraber (SenTisK.m.2/4), bir toplu
iş sözleşmesi düzenine taraf olamazlar.
2-Yapılacak
Toplu İş Sözleşmesinin Kapsayacağı İşyeri Veya İşyerlerinin Dahil Bulunduğu
İşkolunda Kurulu Bir Sendikanın Üyesi Olmamak. (Olumsuz Şart)
3.1.3.Ehliyetsizliğin
Hukuki Sonuçları:
Toplu iş sözleşmesinin
geçerli olarak akdedilebilmesinin temel şartı tarafların ehliyetidir. Toplu iş
sözleşmesi ehliyeti bulunmayan ya da toplu iş sözleşmesi ehliyetini haiz
olmayan kişi ya da kuruluşların yaptıkları sözleşme toplu iş sözleşmesi
sayılamaz. Böyle bir sözleşmenin 6356 sayılı kanun anlamında hiçbir hukuki
yansıması olamaz.
Gerçekten de ehliyeti olmayan
işçi ve işveren tarafından bağıtlanmış olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüz
(geçersiz) olup, hukuki bir sonuç doğurması mümkün olmaz. Böyle bir
hükümsüzlüğün yani ehliyetsizlik nedeniyle ortaya çıkan hükümsüzlüğün şu veya
bu şekilde bertaraf edilmesi, ortadan kaldırılmasına da imkân bulunmamaktadır.
Bu hükümsüzlük, ehliyetsizlik durumu ne bir sürenin geçmesi ne de karşı tarafın
kabul etmesi ile giderilemez. Ehliyetsizliğin yol açtığı hükümsüzlük her zaman
yani bir süreye bağlı olmaksızın ilgili herkes tarafından öne sürülebilir. Hiç
kimse öne sürmese bile, hakim önüne gelen uyuşmazlıkta ehliyetsizlik durumunu
kendiliğinden re’sen gözönüne almak zorundadır. Kısaca ifade etmek gerekirse,
ehliyetsizlik durumu herhangi bir süreye bağlı olmaksızın ilgili herkes
tarafından her zaman ileri sürülebilir ve mahkemece de re’sen gözönüne alınıp,
her zaman incelenebilir. Kuşku yok ki, mahkemenin bu konudaki kararı
hükümsüzlüğün tespitine ilişkin bulunacak verilen kararın açıklayıcı bir rolü
olacaktır.
Öz
Bilgi
Tek İşverenin Ehliyetli Olabilmesi İçin:
-Olumlu Şart: İşveren Olmak
-Olumsuz Şart: Sendika Üyesi Olmamak
|
3.1.4.Toplu
İş Sözleşmesinin Yapılması Sırasında Ehliyet Şartlarının Kaybı:
Toplu iş sözleşmesi daha
hukuken varlık kazanmadan, imzalanmadan önce yetki alınması işlemlerini
tamamlamış bir işçi sendikasının ehliyetini kaybetmesi, ehliyetsiz duruma
düşmesi mümkün olabileceği gibi, işveren tarafında da -işverenin bir sendikaya
bu aşamada üye olması ya da üyelikten ayrılması hallerinde ortaya çıkacak
ehliyetsizlik durumunun yapılmak istenen toplu iş sözleşmesini nasıl etkileyeceği
hususunda tereddüt edilebilecektir.
Genelde ehliyeti kazandıran hukuki
gereklerden birinin ya tümünün ortadan kalkması sendikayı veya işvereni
ehliyetsiz konuma sokacaktır. Böyle bir duruma düşen kişi veya kuruluşun bundan
böyle toplu iş sözleşmesine taraf olma- bir toplu iş sözleşmesi bağıtlaması
mümkün olamayacaktır. Ehliyetsiz duruma düşen kişi veya kuruluş bu durum devam
ettiği sürece ileriye dönük olarak bir toplu iş sözleşmesinin tarafı
olamayacaktır. Bununla beraber bu durumun, daha önce bağıtlanmış bir toplu iş
sözleşmesinin hükümsüzlüğüne yol açmayacağı kuşkusuzdur.
Ehliyet toplu iş sözleşmesi
yapılmasının (bağıtlanmasının) asli ve yapıcı bir unsurudur. Bir tarafın ya da
her iki tarafın ehliyetten yoksun bulunuşu toplu iş sözleşmesini peşinen
geçersiz (hükümsüz) kılar. Ancak önceden mevcut olan ehliyetin toplu iş
sözleşmesinin akdedilmesinden sonra yitirilmiş olması, daha önce bağıtlanmış
olan toplu iş sözleşmesine olumsuz etki yapmaz; toplu iş sözleşmesi süresinin
sonuna kadar hukuken ayakta kalır ve hükümlerini icra eder.
aa)Toplu İş
Sözleşmesi İmzalanmadan İşyeri İşverenin Değişmesi:
Toplu iş sözleşmesinin
hukuken mevcudiyet kazanmadığı aşamada yani toplu iş sözleşmesinin
imzalanmasından önceki aşamada işveren sıfatı kimde ise toplu iş sözleşmesini
de onun imzalaması gerekir. Zira toplu iş sözleşmesi ehliyeti işyerinin
işverenine hasredilmiştir. Bu itibarla, “yetki prosedürü başlamış olsa bile
işyeri toplu iş sözleşmesi imzalanmadan önce devredilmiş ise, toplu iş
sözleşmesi yeni işverenle yapılmak gerekir. Önceki işverenle imzalanmış toplu
iş sözleşmesi hükümsüzdür.”
bb)Toplu İş Sözleşmesinin İmzalanmasından Önce, Prosedürün Devamı
Sırasında İşverenin Bir İşveren Sendikasına Üye Olması
Toplu görüşme çağrısına
muhatap olan ya da kendisi toplu görüşme çağrısı yapan; yetki belgesi alınması
sırasında sendika üyesi olmayan işveren, toplu iş sözleşmesinin imzasına
takaddüm eden aşamada bir sendikaya üye olursa, normal olarak kendisi toplu iş
sözleşmesi yapma ehliyetini kaybedecektir. Böyle bir işverenin üyeliğinin
kesinleşmesi tarihinden itibaren toplu iş sözleşmesi ehliyeti ortadan kalkacak,
üye olduğu işveren sendikası toplu iş sözleşmesi ehliyetini ihraz edecektir.
Başka bir söyleyişle, “üyeliğin gerçekleşmesiyle birlikte ehliyet de işveren
sendikasına geçmiş olacaktır.”
cc)İşyerinin
Dahil Bulunduğu İşkolunun Sonradan Değişmesi:
Doktrinde böyle bir durumda,
2822 sayılı kanunun sisteminden hareketle, “toplu iş sözleşmesi yapıldıktan
sonra, işkolu tespiti yapılmasının veya işkollarındaki değişikliğin sonucu
olarak işyerinin evvelce tabi sayıldığı işkolu değişse bile, işçilerin toplu iş
sözleşmesini yapan sendikadaki üyelikleri sona ermesine rağmen toplu iş
sözleşmesinin yürürlükte kalacağı” sonucuna ulaşılmaktaydı.
3.2.Yetki
Kavramı:
Toplu iş sözleşmesi yetkisi,
toplu iş sözleşmesi ehliyetine sahip taraflardan birinin karşı tarafla toplu görüşmeye
oturabilmek, sözleşmenin diğer tarafını toplu iş sözleşmesi akdetmek için
görüşmeye çağırabilmek iktidarını ya da durumunu anlatır.
Geniş anlamda toplu iş
sözleşmesi ehliyeti toplu iş sözleşmesi yetkisini içine alır. Fakat bu iki
kavramın birbirinden ayırt edilmesi gereklidir. Çünkü toplu iş sözleşmesi
ehliyeti ile kimin ya da hangi kuruluş veya kuruluşların toplu iş sözleşmesi
tarafı olabileceği genel olarak tayin edilmekte, buna karşılık toplu iş
sözleşmesi yetkisi, bir toplu iş sözleşmesinin tarafı olabilecek kişi ya da
kuruluşlardan hangilerinin belirli bir toplu iş sözleşmesi yapmak için karşı
tarafı görüşmeye çağırabileceğim veya yapılan çağrıya muhatap olabileceğini
ifade etmektedir. Öte yandan, ehliyetten farklı olarak yetkinin bulunmaması,
toplu iş sözleşmesinin otomatikman ve kesin geçersizliğini gerektirmez;
yetkisiz olan tarafın bu durumu kanunen belirlenen sürede itiraza uğramazsa,
yetkisiz olduğu artık bundan sonra öne sürülemez. Başka bir
söyleyişle, “yetkisiz olan tarafın yetkisine süresi içinde itiraz edilmezse o
taraf yetkili imiş gibi yetkisi kesinleşir”.
3.2.1.Genel Olarak Yetkili Sayılabilmenin
Şartları:
Aynen kanun hükümleri gibi
bağlayıcılığı söz konusu olan hükümleri de içeren toplu iş sözleşmesinin,
belirli nitelikleri taşıyan kuruluşlar ve kişiler tarafından akdedilmesi
zorunlu bulunmaktadır.
Sendika çokluğu esası bir
işkolunda birden çok sendika kurulabilmesine ve giderek bunların aynı zamanda
faaliyette bulunmasına yol açmakta ve bu durum belirli ünitelerde (işyeri veya
işletmelerde) toplu iş sözleşmelerinin hangi sendika tarafından yapılacağı
sorununu ortaya çıkarmaktadır. Rakip sendikaların birlikte sözleşme tarafı
olmaları düşünülemeyeceğine göre, bunlardan birisine toplu iş sözleşmesi
yapabilmek imkânı verilmesi gerekecektir.
Hukukumuzda, toplu iş
sözleşmesi yapacak kişilerin ve/veya kuruluşların liflenmesinde, özellikle
sendikaların yetkili kılınmasında sayısal çoğunluk esasına sadık kalınmış; 275
sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununda “işçileri çoğunluğunu
temsil eden sendika” işçi tarafı bakımından yetkili sayılmıştır 2821 sayılı
Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununda da bu kıstas sürdürülmekle beraber, işkolu bazında
belirli bir oranda üyelik kıstasına ayrıca yer verilmişti. Yürürlükteki 6356
sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu da önceki esasları muhafaza
etmiş; ancak gerek işkolunda gerekse işletme düzeyinde farklı oranlara yer
vermiştir.
3.2.2.Yetki
Şartları:
Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanunu yetki şartlarının toplu iş sözleşmesinin tarafları bakımından ayrı
ayrı bulunması gereğini öngörmekte fakat sadece işçi tarafı bakımından bir
düzenlemeye yer vermektedir. Gerçekten de, “yetki belgesi” bulunmaksızın
yapılan toplu iş sözleşmesini düzenleyen 45 inci maddenin 1 inci fıkrasında yetki
belgesi alınmadan yapılan bir toplu iş sözleşmesinde “taraflardan birinin veya
ikisinin yetkili olmadığından” söz edilmekte; aynı şekilde 43 üncü maddede
“taraflardan birinin veya her ikisinin gerekli yetkiyi haiz” olmadıklarının
itiraz konusu yapılabileceğine değinilmekte böylece, yetki kavramının her iki
taraf için de aranacağına açıkça işaret edilmektedir. Fakat sözü edilen kanunun
41 ve 42 inci maddelerinde yetkinin belirlenmesi için gerek işçi sendikasının
gerekse işveren yanının (işveren sendikası veya işverenin) başvurusu halinde
işçi sendikasının kurulu bulunduğu işkolunda ve sözleşme yapılmak istenilen
işyerindeki “üye” ve “işçi” sayıları esas alınarak konu sadece işçi tarafı
bakımından düzenlenmektedir.
Kurulu bulunduğu işkolunda
çalışan işçilerin en az yüzde üçünün üyesi bulunduğu işçi sendikası, yapmak
istediği ya da yapılmak istenen toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek
işyeri ya da işyerlerinin her birinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının -salt
çoğunluğunun- işletmede ise yüzde kırkının kendi üye bulunması halinde, bu
işyeri veya işyerleri için toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidir
(SenTisK.m.41/1).
Böylece yürürlükteki kanun işçi
sendikasının yetkili sayılabilmesi için şart aramakta, hem işyerinde çalışan
işçilerin çoğunluğunu, işletmede yüzde kırkını üye kaydetmiş olmasını hem de bu
işyeri ya da işyerlerinin dahil bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin asgari
yüzde üçünün kendi üyesi olmasını zorunlu tutmaktadır. Bununla beraber kanun
işyerlerindeki yarıdan fazla çoğunluk esasının da işletmede yüzde kırkını
işletme toplu iş sözleşmelerinde işletmenin tamamı itibariyle gerçekleşmesini
yeterli görmektedir.
a.İşyeri TİS
aa. İşyeri (ya da İşyerlerinin) Dahil Bulunduğu İşkolunda Belirli
Oranda Üyeye Sahip Olma (Kurulu Olduğu ve Faaliyette Bulunduğu İşkolundaki
İşçilerin Asgari Yüzde Üçünü Üye Kaydetmiş Bulunma)
275 sayılı önceki Toplu İş
Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununda bulunmayan, 2822 sayılı kanunla getirilen
ve 6356 sayılı yürürlükteki kanunla devam ettirilen düzenleme ile, toplu iş
sözleşmesi akdedecek (bağıtlayacak) işçi sendikalarına uygulamada, kullanılan
deyimle bir “baraj” konulmuş, dahil bulunduğu işkolunda daha doğrusu faaliyette
bulunduğu işkolunda belirli bir oranda üyeye sahip olan işçi sendikalarından,
ilgili işyerlerinde ya da işyerinde mevcudun yarısından, işletmede yüzde
kırkından fazla sayıda üyeye sahip bulunması da gerekli görülmüştür.
bb. Toplu İş Sözleşmesinin İlgili Bulunduğu İşyeri ya da İşyerlerinde
Çalışan İşçilerin Yansından Fazlasını, İşletmede Yüzde Kırkını Üye Kaydetmiş
Olma
İşkolu barajını aşmış işçi
sendikasının yapılacak toplu iş sözleşmesinin kapsayacağı işyeri, işyerleri
veya işletmede çalışan işçilerin çoğunluğunu, işletmede ise yüzde kırkını
temsil etmesi de gereklidir.
Bir işkolunda kurulu birden
fazla işçi sendikası sözleşme yapmak istedikleri işyeri ya da işyerlerinde
çalışan işçilerin yarıdan fazla çoğunluğa sahip bulunmuyorlarsa bunların
hiçbirinin yetkili sayılması söz konusu olmayacaktır. Zira 6356 sayılı kanunun
sisteminde, aynı işkolunda aynı zamanda birden çok sendikaya üye olmak mümkün
olmadığı için; bir işyerinde birden fazla sendikanın çoğunluğu temsil etmesi
imkânı bulunmamaktadır. Başka bir söyleyişle iki sendikanın aynı zamanda
çoğunluğa sahip olması kabil değildir. Öte yandan, bu durumdaki sendikaların
aralarında anlaşarak birlikte toplu iş sözleşmesine taraf olmaları imkânı da
bulunmamaktadır. Nihayet, toplu iş sözleşmesi yapılmak istenilen yerlerin dâhil
bulunduğu işkolunda tek bir sendikanın faaliyette bulunmasının söz konusu
olacağı durumlarda da, sendika ilgili işyeri ya da işyerlerinde çalışan
işçilerin yarısından fazla çoğunluğa sahip bulunması gereği vardır. Çünkü
kanunda aranan çoğunluğa esas olacak kriter işçi sayısıdır.
Diğer taraftan, işkolunda
asgari yüzde üçlük barajı aşmış bulunan işçi sendikasının yetkili sayılabilmesi
için kanunen aranılan yarıdan fazla (salt) çoğunluk toplu iş sözleşmesi birden
çok işyerine ilişkin olsa bile her bir işyeri için ayrıca aranacaktır. Başka
bir söyleyişle, işçi sendikasının birden fazla işyerini kapsayan toplu iş
sözleşmesi yapma yetkisinin kazanılmasında her bir işyerinde çoğunluğa sahip
olması gereklidir. Ancak yapılmak istenilen sözleşme işletme toplu iş sözleşmesi
olduğu zaman, işyerlerinin tümündeki sayıya göre işçilerin yüzde kırkını üye
kaydetmiş işçi sendikası yetkili sayılacaktır.
b. İşletme
Toplu İş Sözleşmesinde İşyeri Bazında Çoğunluk
Aynı işkoluna dahil olup da
aynı işverene ait bulunan birden çok işyerini kapsayacak işletme toplu iş
sözleşmesi yapılmak istenildiğinde, çoğunluğun belirlenmesinde kanun ayrık
(istisnai) bir düzenleme yapmış; işletme toplu iş sözleşmeleri için
işyerlerinin bir bütün olarak gözönüne alınacağım, yüzde kırk çoğunluğun
işletmeye dahil işyerlerinin tamamındaki işçi sayısına göre hesaplanacağını
açıkça öngörmüştür.
c. Grup
Toplu İş Sözleşmesinde Yetki (İşyeri Çoğunluğu):
Grup toplu iş sözleşmesinin
kapsamına taraf işveren sendikasının üyesi olan işverenlerin işyeri ve
işletmeleri girebileceğinden, işyerleri ve işletmeler için yukarıdaki
esasların uygulanması gerekecektir. Bu itibarla, yapılacak grup sözleşmesi
kapsamına girecek işverenlerden her biri tek işyerine sahipse, bu sözleşmeye
taraf olacak işçi sendikası her bir işyerinde ayrı ayrı çoğunluğa sahip
olmalıdır. Şayet bu toplu iş sözleşmesi kapsamına girecek işverenlerin hepsi
veya bir kısmı aynı işkolunda birden fazla işyerine sahip iseler, işçi
sendikası her bir işverene ait işletmede işletme seviyesinde çoğunluğa sahip
olmalıdır.
3.2.2.2. İşveren Yanı Bakımından Yetki Şartlan (İşveren Sendikası
veya Münferit İşveren Bakımından Yetki Şartlan)
Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi
Kanunu, bir işveren sendikasının üyesi olan işverenlere ait işyeri veya
işyerleri, sendika üyesi olmayan bir işverenin ise kendi işyeri veya işyerleri
için toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkili olduğunu (SenTisK.m.41/4) belirtmekte,
başkaca bir kayıt koymamaktadır. Özellikle işçi sendikaları için öngörülen
temsil şartı yani işkolu ve işyeri bazında sayısal şartlar işveren
tarafı bakımından söz konusu olmamaktadır.
Bu itibarla, işveren,
yapılmak istenilen toplu iş sözleşmesinin kapsayacağı işyeri ya da işyerlerinin
(işletmenin) dahil bulunduğu işkolunda faaliyette bulunan bir işveren
sendikasına üye değilse, toplu iş sözleşmesine kendisi taraf olacak şayet bu
çerçevede bir sendikaya üye ise üyesi bulunduğu işveren sendikası toplu iş
sözleşmesi yetkisine sahip olacaktır.
Öte yandan, bir işverenin
birden çok işkoluna dahil işyerlerinin bulunması durumunda, yetki sorununun her
işkolu bakımından ayrı ayrı düşünülmesi gerekecektir. Yani bir işveren çeşitli
işkollarında faaliyette bulunan birden fazla işyeri ya da işletmeye sahipse,
taraf olma durumu çeşitli işkolları bakımından ayrıca gözönüne alınacaktır.
Örneğin bir işveren hem dokuma fabrikatörlüğü, hem kara taşımacılığı hem de
ticaret ile uğraşıyorsa, dokuma işkolundaki bir işveren sendikasına üye
bulunmasının taşıma işkolundaki veya ticaret işkolundaki işyerlerin- deki toplu
iş sözleşmesi yetkisini etkileyen bir yönü olmayacaktır. İşverenin aynı
işkoluna dahil işyeri ve İşletmelerde taraf olması, bu işkolundaki bir işveren
sendikasının üyesi olmamasına bağlı bulunmaktadır.
3.2.3.
İşkolundaki İşçi ve Üyelerin Sayısı ve Bunların Sendikalara Dağılımının
Belirlenmesi:
Yürürlükteki hükümlerle gerek
işçilerin gerekse işçi sendikası üyelerinin sayısının belirlenmesi konusunda
merkezi bir sistem öngörülmüş ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı görevli
kılınmıştır. 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu ile
getirilen ve 6356 sayılı kanunla da muhafaza edilen, halen yürürlükte bulunan
sisteme göre, yetki konusunda yegâne idari makam sözü geçen bakanlıktır.
Gerçekten de, Sendikalar ve
Toplu İş Sözleşmesi Kanununda, her işkolunda çalışan sendikalara üye olan ve
olmayan işçilerin sayıları ile bunların sendikalara dağılımının Çalışma
Bakanlığınca her yıl Ocak ve Temmuz aylarında çıkartılacak istatistiklerde
gösterileceği belirtilmiş; ayrıca bir işkolunda çalışan işçilerin yüzde üçünün
tespitinde Çalışma Bakanlığınca her yıl periyodik -Ocak ve Temmuz aylarında yayımlanacak istatistiklerin esas alınacağına bu
istatistiklerde belirtilecek işkolundaki tüm işçi sayısı ile bu işkolundaki sendikalara
mensup üye sayısının yeni istatistiğin yayımına kadar geçerli olacağına işaret
edilmiştir.
Bu itibarla yetkili işçi
sendikasının belirlenmesinde esas alınacak işçi ve üye sayılan Çalışma
Bakanlığına bu şekilde intikal edecek bilgiler veriler gözönünde bulundurularak
işlem tesis edilecektir. Böylece sözü edilen bakanlığın düzenleyeceği
istatistiklerin ve işyerlerindeki işçi mevcutlarının sağlıklı bir şekilde
belirlenmesi, ilgililerin kanunun yüklediği bilgi ve belgeleri, özellikle
üyeliğin kazanılması ve kaybedilmesine ilişkin kayıtları keza işyerine giren
çıkan işçi sayıştı zamanında bakanlığa intikal ettirmelerine bağlı olacaktır.
Kanun Bakanlığın, yetkili
sendikanın belirlenmesinde ve istatistiklerin düzenlenmesinde kendisine
gönderilen üyelik ve üyelikten çekilme bildirimleri ile Sosyal Güvenlik
Kurumuna yapılan işçi bildirimlerini esas alacağını öngörmektedir
(SenTisK.m.41/7).
3.2.3.1. % 3’ünün (Barajın) Tespitinde Esas Alınacak İstatistikler
Bir işkolunda %3 oranında üye kaydetmiş
bulunmaya ilişkin yetki şartı ya da kanun gereği, periyodik olarak yayımlanacak
olan istatistiklere göre belirlenecektir. Her istatistik dönemi süresince
bağlayıcı olup, bu süre içinde dayanak alman verilerde ortaya çıkan
değişikliklerden etkilenmeyecektir. Aksini düşünmek, her yetki başvurusunda
bakanlığın yeni verilerle tespit yapacağının kabulüne müncer olacaktır ki,
böyle bir durum sonu gelmez uyuşmazlıklara yol açacaktır.
Nitekim “Bu istatistiklerde
her bir işkolundaki işçi sayısı ile işkollarındaki sendikaların üye sayılarının
yer alacağı, yayımlanan istatistikin toplu iş sözleşmesi ve diğer işlemler
için yeni istatistik yayımlanıncaya kadar geçerli olacağı; yetki belgesi almak
üzere başvuran veya yetki belgesi alan işçi sendikasının yetkisine daha sonra
yayımlanacak olan istatistiklerin etkileyemeyeceği” kanunda belirtilmiştir
(SenTisK.m.41/5).
Söz konusu istatistikler
işyerlerinde çalışan işçilerin durumunu yansıtmazlar. İstatistikler her
işkolunda çalışan işçi sayısını ve her işkolundaki sendikalara mensup üye sayısını
ihtiva ederler.
İstatistiğe esas olacak
işçiler, sendikalı-sendikasız ayırımı yapılmaksızın hatta sendika üyesi
olmayacaklar da ayırt edilmeksizin işkolunda çalışan tüm işçilerdir. Zira
kanunda “işkolundaki bütün işçilerden söz edilmekte, başkaca bir sınır
bilmemektedir. O halde Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu anlamında işçi
saydan, hali hazırda iş sözleşmesiyle bağlılığını sürdüren fiilen çalışıp
çalışmaması önemli değil herkesin istatistikteki sayıya dahil edilmesi
gerekecektir. Öte yandan, o sırada çalışıp çalışmamasına bakılmaksızın, sendika
üyeliği söz konusu olan tüm üyelere de istatistikte yer verilmesi zorunlu
bulunmaktadır.
Kanun işkollarında “çalışan
işçi sayısı” ile yine işkolundaki sendikalara mensup “üye sayısı”nın
istatistiklerde yer alacağını öngörmekte; sonraki istatistik yayımlanıncaya
kadar önceki istatistiklerin geçerli olacağına ayrıca işaret ederek, yetki
belgesi almak üzere başvuran ya da yetki belgesi alan işçi sendikasının yetkisinin
sonradan yayımlanacak istatistiklerden etkilenmeyeceğini de ayrıca tasrih
etmektedir. (SenTisK.m.41/5) Kuşkusuz bu sonuçların doğabilmesi usulünce yayımlanmış
ve kesinleşmiş istatistiklerin bulunmasına bağlıdır.
Gerçekten İş Kollan
Yönetmeliğinin 4 üncü maddesi gereğince Resmi Gazetede yayımlanması zorunlu
bulunan istatistiklerin, itiraz konusu yapılması mümkündür. İtirazı
incelemekle görevli mahkeme de ayrıca tasrih edilmiştir (SenTisK.m.41/6).
İlgililer Çalışma Bakanlığınca yayımlanacak istatistiklerin yayımı tarihinden
itibaren on beş gün içinde Ankara İş Mahkemesine bunların gerçeğe uymadığını,
gerçeği yansıtmadığım ileri sürerek itirazda bulunabilirler. On beş gün içinde
sonuçlandırılması gereken itiraz hakkında mahkemece verilen karar
-istatistikteki bilgilerden etkilenen ve hukuki yararı olan- ilgililerce veya
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca temyiz edilebilir. Böyle bir durumda
talebin Yargıtay’ca iki ay gün içinde kesin olarak karara bağlanacağı da
kanunda ayrıca belirtilmiştir (SenTisK.m.41/6).
Bu itibarla kanunun öngördüğü süre
içinde itiraza uğramayan istatistik kesinleşeceği gibi, ilgililerce itiraz
edilmesine rağmen mahkemece itirazın yerinde olmadığına karar verilince
bakanlıkça yayımlanmış olan istatistikler kesinleşirler. Bu durumlardan biriyle
kesinleşen istatistikler, Bakanlıkça yenisi yayımlanıncaya kadar
bağlayıcılıklarını devam ettirirler.
İstatistiğin yayımlanmasından
sonra bir sendikanın üye sayısında ortaya çıkan değişiklik -nedeni ve yönü ne
olursa olsun- yenisi yayınlanıncaya kadar diğer bir sendikaya çoğunluk tespiti
için bir hak sağlamayacakta sendikanın üye sayısı barajı aşmış olsa da artık bu
istatistiğin yürürlüğü süresince çoğunluk tespiti istemesi mümkün
olamayacaktır. Ayni şekilde istatistiğe yayımından sonra bir sendikanın üye
sayısı kanuni yüzdenin altına düşmüş olsa bile, işyerinde çoğunluğa sahip olan
sendikanın yetkisine herhangi bir etki yapmayacaktır.
Eklemek gerek ki, işkolu
barajını aşmış olmasına rağmen çoğunluk oranının gerçeği yansıtmadığını öne
süren sendikanın, bu düzeltmede hukuki yararı bulunduğundan bu konuyu bir dava
konusu yapabileceği belirtilmelidir.
3.2.3.2. Çoğunluğun Tespitinde Gözönüne Alınacak İşçiler
Yetkiye esas olacak çoğunluğun tespitinde (hesabında) işçi sıfatını taşıyan
ve işyerine, işyeri kadrosuna dâhil bulunan işçilerin gözönünde bulundurulması
zorunludur. Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunun 41. maddesindeki “işyeri
ve işyerlerinin her birinde başvuru tarihinde çalışan işçiler” yolundaki kesin
anlatım karşısında üye olup olmayan, üyeliği yasaklanmış veya yasaklanmamış
işçilerin yani işyerindeki işçilerin tümünün gözönüne alınması gerekmektedir.
Buradan işçiden maksat
Sendikalar ve Toplu İş Kanunu bakımından işçi sayılanlar, yani bir iş
sözleşmesi ile çalışanlardır. Hangi kanun kapsamına girerlerse girsinler iş
sözleşmesi ile çalışan herkes sözü edilen kanun kapsamında işçi sayılırlar.
İşte bu çerçevede çoğunluğun
hesabında işyerinde çalışan tüm işçilerin gözönüne alınması gerekir. Sadece
yetki talebinde bulunan sendikaya üye olan işçiler değil, başka sendikalara üye
olan işçiler ve sendikasız -hiç bir sendikaya' üye bulunmayan- işçiler de
hesaba dâhil edilirler. Hatta sendika üyesi olması kanunen mümkün bulunmayan,
sendika üyeliği yasaklanmış işçiler de “işyerindeki işçilere” dâhildirler ve
çoğunluğun belirlenmesinde gözönüne alınırlar. Böylece sendikaya üye olması yasak
olan bir kimse de çalıştığı işyerinde diğer işçilerle birlikte çoğunluğun
belirlenmesinde hesaba katılacaktır.
Öz
Bilgi
İşçi Sendikası Yetki Şartları:
1-İşyeri TİS: İşkolunda %3, İşyerinde %50+1,
2-İşletme TİS: İşkolunda %3, İşletme genelinde %40,
3-Grup TİS: İşkolunda %3, işyerleri bazında %50+1, eğer grup
için işletme varsa orada %40
|
Ayrıca, işçinin üyelikten
çekilmesi (istifası) ancak bir aylık sürenin bitiminde hukuki sonucunu
doğuracağından, bu süre içinde işçinin “üyelik” durumunda herhangi bir
değişiklik olmaz: bu süre içinde sendikası yetki tespiti için başvuruda
bulunursa çekilme iradesini izhar etmiş bulunmasına rağmen işçi o işyerinde
sendikanın üyesi olarak hesaba katılır. Aynı şekilde sendika üyeliğinin
kazanılmasının kanun sendika yetkili organının kabulüne bağlı tuttuğundan,
yetki için Bakanlığa başvuru tarihinde sendika tarafından üyeliğe kabul edilmiş
durumda bulunanların çoğunluğun tespitinde gözönüne alınması gerekecektir.
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanunu,
bakanlığın yetkili sendikaların belirlenmesinde, kendisine gönderilen üyelik ve
üyelikten çekilme bildirimleri ile Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan işçi
bildirimlerinin esas alınacağını öngörmekte olduğundan, tesbitin bu verilere
göre yapılması gerekecektir.
3.2.3.3.Alt
İşveren İşçilerinin Hesaba Katılmaması
Yetki için başvuru tarihinde
işyeri ya da işletmedeki “işçi mevcudu” Sendikalar ve Toplu Sözleşme Kanunu anlamında işçi
sayılanlar gözönüne
alınmak suretiyle hesap edilmek gerekir. İşyerinde çoğunluğun belirlenmesinde
bu anlamda işçi olarak çalışan kimselerin sendika üyesi olup olmamaları, kanunen sendika üyesi
olmasının yasaklanmış bulunması, işyerine bağlı olarak merkezde veya işyeri
dışında çalışması ya da kısmi süreli çalışmasının önemli olmadığına
değinmiştik. Bu itibarla Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu anlamında
işveren vekilleri dışında, işyerinde başvuru tarihinde çalışan işyerinin
kadrosundaki tüm işçiler hesaba katılacak, bu çerçevede işyerindeki işçilerin
tümü gözönüne alınacaktır.
Ancak, işverenin tarafı
olduğu ya da üyesi bulunduğu sendikanın mensubu olarak uymak ve uygulamakla
yükümlü bulunduğu toplu iş sözleşmesi ile bağlılığı kendi işçileri bakımından
söz konusu olacağından, işyerinin bir bölümünde veya yardımcı işlerinde iş alan
alt işveren işçileri, taraf işçi sendikası üyesi olsalar bile bunların yetki
tespitinde gözönüne alınmaları imkânı bulunmayacaktır.
Çünkü alt işveren asıl
işveren karşısında bağımsız bir konumdadır. Her ikisi de buyruklarında işçi
çalıştırmakta, alt işverene ait işçiler de asıl işverenin işyerinin bir
bölümünde veya eklentilerinde yani aynı işyerinde çalışmaktadırlar. Her iki
işveren aynı “işyerinde” işçi çalıştırmakta iseler de, birisinin diğerinin
işçileriyle iş sözleşmesine dayalı ilişkileri bulunmamaktadır. Bu itibarla, her
iki işveren aynı işyerini kapsayacak toplu iş sözleşmesi yapabileceklerinden
her birinin işçi mevcudu diğerinden bağımsız olarak gözönüne alınacaktır. 4857
sayılı İş Kanununun 2.nci maddesinde
“alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden" ayrıca söz
edilmiştir(Narmanlıoğlu, 2013:323-352).
3.3. Yetki
Tespitine İtiraz:
TİS yapılacak ünitede (işyeri veya işletmede)
hangi sendikanın yukarıda değinilen işkolu ve işyeri/işletme barajını aştığının
(veya aşamadığının) belirlenmesine “yetki tespiti” adı verilir. Türk İş Hukukunda
bir işçi sendikasının yetkililiği kendiliğinden değil, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığınca belirlenir. Bakanlığın yetki tespitinde bulunabilmesi
için, ona bu yönde bir başvurunun yapılması gerekir. O ünitede halen uygulanan
bir TİS yoksa, başvuru her zaman yapılabilir. Fakat bir sendika yetkiyi almışsa
ve yetkisi halen devam ediyorsa, yeniden yetki başvurusunda bulunulamaz. Eğer o
TİS ünitesinde halen uygulanan bir TİS varsa, bu durumda başvuru en erken “bu
TİS’in bitimine en çok 120 gün kala” bir süre içinde yapılabilir (TSGLK. 7/son
fıkra). Başvuruyu TİS yapılacak işyerinin (işletmenin) işvereni yapabileceği
gibi, o işyerinde örgütlenen işçi sendikalarından biri de yapabilir. Genelde
işçi sendikalarının başvurusu görülür. Başvuru üzerine ÇSGB, kendisindeki kayıtları
(bilgileri) ve işkolu işçi istatistiklerini dikkate alarak yetkili sendikayı
veya başvuranın yetkili/yetkisiz olduğunu saptar. Bunu yaparken, başvuran
sendikanın veya (işveren başvurmuşsa) hangi sendikanın yetkili/yetkisiz
olduğuna ve (varsa) işkolu barajını ve işyeri/ işletme barajını aşıp aşmadığına
bakar. Başvuran sendikanın yetkisizliğini sadece ona; yetkililiğini ise, hem
ona ve işverene hem de o işkolundaki diğer işçi sendikalarına bildirir.
ÇSGB’nin yetki tespitine ait bildirimi üzerine işkolu barajını aşan diğer işçi
sendikaları (veya işveren/işveren sendikası) ise sadece kendisi yetkisiz görülmüşse
itiraz edebilir. İtirazı her işçi sendikası değil, o işkolunda kurulu olan ve %
3 işkolu barajını aşmış bulunan bir işçi sendikası yapabilir. İtiraz, tespit
yazısının (her bir ilgili için) kendisine tebliğ tarihinden itibaren 6 işgünü
içinde iş mahkemesinde dava açmak suretiyle yapılır. Fakat dava açmadan evvel
itiraz dilekçesinin ÇSGB’ye veya BÇM’ye kaydettirilmesi gerekir. Hangi yerdeki
iş mahkemesinin yetkili olduğu (davaya bakacağı) ise şöyle belirlenir:
a. Yapılacak olan işletme
TİS ise, işletme merkezinin bulunduğu yerdeki iş mahkemesi,
b. İşyeri TİS yapılacaksa,
işyerinin bağlı olduğu Bölge Çalışma Müdürlüğü (BÇM)nün bulunduğu yerdeki iş
mahkemesi,
c. Grup TİS yapılacaksa ve
gruba dahil işyerleri farklı BÇ Müdürlüklerinin kapsamına giriyorsa, bu kez
Ankara İş Mahkemesi yetkilidir.
İtiraz, tespitte maddî hata bulunduğu veya süre ile ilgili olabileceği
gibi başka noktalara da yönelik olabilir. Eğer üye sayılarının saptanmasında
maddî hataya veya süreye ilişkinse, iş mahkemesi bunu 6 işgünü içinde ve
duruşma yapmadan kesin olarak karara bağlar. Diğer noktalardaki itiraz ise,
duruşmalı biçimde incelenir ve mahkemenin buna ilişkin kararı temyiz
edilebilir. Yani kesin değildir. Temyiz halinde bu kez Yargıtay 15 gün içinde
konuyu kesin biçimde karara bağlar. Bu kararda hangi sendikanın yetkili olduğu
belirtilmişse, artık yetkili sendika odur ve ona kesin yetki belgesi verilir.
ÇSGB’ce
yapılan yetki tespitine itirazın önemli bir özelliği, mahkemece bu konu kesin
biçimde karara bağlanana dek yetki işlemlerini durdurmasıdır.
İtiraz edilmeden süre geçirilmişse veya itiraz
sonucu bir sendika mahkemece kesin biçimde yetkili görülmüşse; yetki kesinleşmiş
demektir ve bunun üzerine o sendikaya Bakanlıkça “kesin yetki belgesi” verilir. Artık buna itiraz edilemez. Kesin
yetkiyi alan işçi sendikası, TİS görüşmelerinde taraf olma yanında TİS’e konu
işyerlerinde temsilci atama imkanını da elde eder.
Yetki
belgesi alınmadan (veya alınıp da hükümden düşmüşse) yapılan bir TİS’in
geçersiz olup olmayacağı sorunu ile karşılaşılır. Yetki belgesi olmasa bile
sendika, işkolu ve işyeri (işletme) barajını aşmışsa, bu durumda TİS
geçerlidir. Zira sendikanın “fiilî yetki”si
söz konusudur. Fakat sendikanın böyle fiilî yetkisi de yoksa TİS’in
geçersizliğine mahkemece karar verilir. Mahkemeye başvuru bir süreyle sınırlı
olup süre kaçırılırsa gerçekte geçersiz TİS geçerli imiş kabul edilir. TİS’in
yetkisizlik nedeniyle geçersizliği “ÇSGB’nin bu durumu tespitinden itibaren 45
gün” içinde dava yoluyla istenebilir. Bu davanın hangi mahkemede açılacağı yine
yasada özel olarak düzenlenmiştir. Eğer yargılama sürerken, istek gelirse ve
yargıç uygun bulursa, TİS’in uygulanmasını dava sonuna kadar
durdurabilir(Akyiğit, 2013).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder