9.Toplu
İş Sözleşmesinin Yapılması
Bakanlığın
tespit yazısına süresi içinde itiraz edilmemişse, sürenin bitimini takip eden
altı işgünü içinde; yapılan itiraz reddedilmişse ya da kendisine yetki
şartlarına sahip olmadığı bildirilen sendikanın itirazı sonucunda yetki
şartlarına sahip olduğunu tespit eden kesinleşmiş mahkeme kararının tebliğ
edildiği tarihten itibaren altı işgünü içinde; ilgili sendikaya Bakanlık
tarafından bir yetki belgesi verilir. Yetki belgesine sahip olanlar arasında
toplu iş sözleşmesi görüşmeleri başlar (Gerek, 2013: 131).
9.1. Toplu
Görüşme Çağrısı Yapılması:
Toplu
iş sözleşmesi yapabilecek yetkili işçi sendikasının kanundaki usule göre
belirlenmesinden sonra, tarafların toplu görüşmeye başlamaları gerekir. Zira
yetki belgesinin alınmasından sonra belirli süre içinde karşı tarafa toplu
görüşme çağrısında bulunulması zorunludur. Aksi takdirde yetki belgesi hükmünü
yitirir.
9.1.1. Çağrıyı Yapacak Taraf:
Mevzuatımızda toplu iş sözleşmesi yapmak hakkı her iki
tarafa, hem işçi sendikasına hem de duruma göre işveren sendikasına veya
sendika üyesi olmayan işverene tanınmıştır. Bu itibarla yapılacak bir toplu iş
sözleşmesi çağrısı (icap) yetkili işçi sendikası tarafından gelebileceği gibi,
işveren kuruluşunca ve sendika üyesi olmayan işverence de yapılabilecektir.
Nitekim toplu görüşmeye çağrıyı düzenleyen kanun hükmünde, tespit yazısını
taraflardan birinin karşı tarafı, yani işveren sendikası veya sendika üyesi
olmayan işverenin yahut da yetki belgesi alan işçi sendikasının karşı tarafı
toplu görüşmeye çağırabileceğine işaret edilmiştir (Narmanlıoğlu, 2013:392).
9.1.2. Çağrının Şekli ve
İçeriği:
Yetki belgesi birden çok işyeri için verilmiş olsa bile
işçi sendikası bu işyerleri için tek toplu iş sözleşmesi ve bu hususta tek
çağrı yapmak zorunda değildir. Bu işyerlerini gruplandırabilir veya her biri
için ayrı çağrı yapabilir. Fakat işletme toplu iş sözleşmesi söz konusu ise,
işletmenin aynı işkolundaki işyerlerinin tümü için ancak tek çağrı ve tek toplu
iş sözleşmesi yapabilir.
Çağrı yapan taraf toplu iş sözleşmesi akdetme arzusunu
karşı tarafa yazılı olarak bildirecektir. Kanunda çağrının şekline ilişkin açık
bir düzenleme yoksa da muhtevasına ilişkin ifadeden bu sonuca varmak mümkündür.
Gerçekten de STİSK 46. maddesinin 3. fıkrası, çağrıyı yapan tarafın, toplu
görüşme çağrışma, toplu sözleşmede öne süreceği tekliflerini eklemek
zorunluluğunu öngörmektedir. İşte bu hükme dayanarak çağrının yazılı olarak
yapılması gerektiği kolayca söylenebilir.
Öte yandan kanun çağrıda, görüşme isteğinde bulunan tarafın
toplu iş sözleşmesi tekliflerinin tümünü ekleyip bildirmesi gereğini açıkça
düzenlediğinden çağrıya tekliflerin hiç eklenmemesi ya da kısmen bildirilmesi
halinde yapılan çağrı kanuna uygun olmayacaktır. Bu itibarla, hiçbir teklif
(öneri) ihtiva etmeyen bir çağrı kanuna uygun sayılmaz ve yetkinin düşmesine
neden olur. Bununla beraber tekliflerin bildirilmiş olması bunların hiçbir
şekilde değiştirilemeyeceği da yenilerinin eklenemeyeceği kesin sonucunu
doğurmayacağı gibi, hiç bildirilmeyen noksan bildirilen tekliflerin kanunda
öngörülen sürede tamamlanması imkanını da ortadan kaldırmaz. Gerçekten çağrıyı
yapan taraf çağrısına eklemediği ya da noksan olarak bildirdiği tekliflerini
15 günlük süre içinde tamamlar da verirse artık kanuna aykırı bir çağrıdan söz
edilemez. Aynı şekilde çağrılan Muhatabın bildirilen teklifler dışında
görüşmeler sırasında yeniden getirilen tekliflere razı olması mümkün bulunduğu
gibi; yine kendisinin karşı teklif getirmesi halinde çağrıda bulunanın da
bunlar için yeni tekliflerde bulunabileceğinin kabul edilmesi gerekir. Çünkü
kanunun getirdiği zorunluluğun amacı çağrıya muhatap olanın sözleşme
tekliflerine önceden vakıf olarak toplu görüşmeye gelmesidir; yoksa çağrı
yapanın pazarlık gücünü peşinen kısıtlamak değildir. Bu sebepledir ki, kanunda
“Tarafların toplu görüşme gereği ileri sürecekleri tekliflerde değişiklik
yapma hakları saklıdır” yolunda hükme yer verilmiştir (Narmanlıoğlu, 2013:393).
9.1.3. Çağrı Yapılabilecek
Süre:
Toplu görüşme çağrısı yetki belgesinin alındığı tarihten
itibaren 15 gün içinde yapılmak gerekir. Aksi takdirde, yani kanuni süresinde
çağrı yapmayan tarafın yetkiye ilişkin belge (yetki belgesi) hükmünü yitirir.
Bu suretle yetkisi hükümsüz hale gelen işçi sendikasının, kural olarak bir
toplu iş sözleşmesi yapabilmesi yeniden yetki işlemlerinin tekrar edilmesi ve
çoğunluğu sağladığının usulünce doğrulanmasına, yeni bir yetki belgesi almasına
bağlıdır.
Öz
Bilgi
Toplu İş Sözleşme Çağrısı Yetki Belgesi Alındığı Tarihten İtibaren
15 gün içerisinde yapılır.
|
9.1.4. Çağrı Tarihinin
Görevli Makama Bildirilmesi:
Kanun çağrı tarihinin derhal görevli makama bildirileceğini
öngörmektedir Burada sözü edilen görevli makamı kanun ayrıca belirtmiştir.
İşyeri toplu iş sözleşmesi için işyerinin, işletme toplu iş sözleşmesi için
işletme merkezinin bağlı bulunduğu Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünü; aynı
Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünün yetki alanına giren işyerleri için
yapılacak grup toplu iş sözleşmelerinde bu işyerlerinin bağlı bulunduğu
Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünü- birden fazla Çalışma ve İş Kurumu İl
Müdürlüğünün yetki alanına giren işyerlerini kapsayacak grup toplu iş
sözleşmesi için Bakanlığı ifade etmektedir.
9.1.5. Çağrı Sırasında
Sendikadan Ayrılan İşverenin Çağrı İle Bağlılığı:
Kanunda, toplu iş sözleşmesine taraf olan işveren
sendikasının toplu görüşmeye çağrı tarihinde üyesi bulunan işverenin, o
sendika ile ilgisinin daha sonra herhangi bir suretle kesilmesi halinde dahi,
çağrı ile bağlı kalacağını açıkça düzenlenmiştir. Bu itibarla çağrı sırasında
üyesi olduğu sendikadan çıkan ya da çıkarılan işverenin durumunda çağrı
bakımından bir farklılık olmayacak, sendikasına yapılan çağrı artık sendika
üyesi olmadığı halde, bu sendikaya yapılmış çağrı kendisi hakkında hüküm
doğuracaktır. Bu durumda, çağrıdan itibaren hangi safhaya gelinmişse, ondan
sonrasına işveren kendisi taraf olarak katılacaktır. Ölen işverenin mirasçıları
keza devralan işveren de çağrıyla bağlıdır. Çağrıdan sonra işveren sendikaya
üye olursa, artık izleyen prosedürü “işveren sendikasının” yürüteceği kabul
edilmelidir. İşçi sendikasının toplu görüşme çağrısına muhatap olan işverenin,
bu sırada bir sendikaya üye olması halinde kanunun sisteminden, üyeliğin
gerçekleştiği tarihten sonraki aşamalarda işveren sendikasının taraf olacağı
sonucuna ulaşılacaktır. Öte yandan, yetki prosedürü başladıktan sonra işveren
değişirse, çağrı yeni işverene yapılmak gerekir. Zira yeni işveren devirden
önce evvelki işverene yapılmış çağrı ve yetki işlemleri ile bağlıdır
(Narmanlıoğlu, 2013:394).
9.1.6. Toplu Görüşme Yapılması:
Tarafların birisinin çağrısına muhatap olan diğeri
bu çağrıya uymak ve gereğini yapmak durumundadır. Kanunda öngörülen çağrıyla
bağlılık muhatabın çağrı yapanla masaya oturmasını
gerekli kılacaktır. Böyle bir görüşme için önce görüşmenin yerinin ve zamanının
belirlenmesi, daha sonrada yeri ve zamanı belirlenen görüşmenin yöntemi
üzerinde tarafların anlaşmaları gerekir. Ancak bunun için her şeyden önce
çağrıyı yapan tarafın çağrı tarihinden itibaren 30 gün içinde toplu görüşmeye
başlanabilmesini sağlamış olması lâzımdır. Bu süre içinde çağrıyı yapan toplu
görüşmeye gelmez ve toplu görüşmeye başlamazsa çağrıyı yapan tarafın yetkisi
düşecektir (Narmanlıoğlu, 2013:395).
9.1.6.1. Toplu Görüşmenin
Yerinin ve Tarihinin Belirlenmesi:
Toplu görüşme çağrısında bulunan taraf görüşmenin yerini ve gününü
de çağrısında bildirebilir. Karşı taraf bunu kabul etmek zorunda olmamakla
beraber, kabul edince artık bundan rücu edemez ve toplu görüşme bu şekilde
belirlenen yerde ve günde yapılır. Bu husus görevli makama da bildirilir.
Çağrıda bulunan sadece çağrı ile iktifa edip yer ve gün konusunda
bir Öneride bulunmamışsa veya bildirdiği yer ve tarih karşı tarafça kabul
edilmemişse, görüşmenin yapılacağı yerin, günün ve saatin taraflarca
kararlaştırılması gerekir. Taraflar bu konuda anlaşamazlarsa, bu iş yani toplu
görüşmenin yer ve zamanın belirlenmesi işi görevli makamca yapılır.
Görülüyor ki, kanun toplu iş sözleşmesi yapmak isteyen tarafın
usulünce karşı tarafa yaptığı çağrıdan sonra yapılacak toplu görüşmenin yerinin
ve tarihinin taraflarca kararlaştırılmasını arzu etmiş, bu yapılmadığı takdirde
kanundaki yöntemin uygulanacağını öngörmüştür.
Gerçekten taraflar çağrının muhataba tebliği tarihinden
itibaren altı iş günü içinde görüşmenin yeri ve zamanı konusunda anlaşırlarsa,
durumu görevli makama da yazı ile
Öz
Bilgi
Toplu İş Sözleşmesinin Çağrısı Yapılırken Mutlaka Çağrıya
Tekliflerinde Eklenmesi Gerekir Teklif eklenmeden çağrı yapılırsa TİS
yetkisi hükümsüzleşir.
|
9.1.6.2. Toplu Görüşme
Usulü:
Belirlenen yer, gün ve saatte taraflar bir araya gelirlerse toplu
görüşme safhası başlamış olur. “Toplu görüşmenin süresi ilk toplantı tarihinden
itibaren altmış gündür.”
Toplu görüşmenin usulü hakkında kanunda
herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. O halde taraflar dilekleri bir usul
dahilinde toplu görüşme yapabilecekler görüşmelerinde
izleyecekleri usulü kendileri belirleyeceklerdir.
Toplu görüşme taraflar ya da temsilcileri arasında yapılır. İdari
veya herhangi diğer bir makamın ya da kişinin toplu görüşmede
bulunması, tarafları kontrol etme si ya da görüşmenin bir makamın gözetimi
altında yapılması söz konusu değildik
Toplu görüşme safhası bir toplu iş sözleşmesi akdetmek için
ilgili tarafların veya temsilcilerinin sözleşme şartlarını konuştukları safhayı
anlatır. Her iki tarafın ya da temsilcilerinin katıldığı görüşmelerde
taraflarca getirilen teklifler ve karşı teklifler müzakere edilir ve bunlar
üzerinde mutabakata varılmaya çalışılır. Bu görüşme olumlu sonuçlanabileceği
gibi, olumsuz da sonuçlanabilir (Narmanlıoğlu, 2013:396).
9.1.6.3. Toplu Görüşmenin
Sonucu:
Toplu görüşmeler sonunda bir anlaşmaya varılırsa, toplu iş
sözleşmesi görüşmelere katılan temsilcilerce imzalanır ve toplu iş sözleşmesi
ortaya çıkar. Sözleşme toplam dört nüsha olarak hazırlanır. Bunun iki nüshası 6
işgünü içersin de çağrıyı yapan tarafça görevli makama tevdi edilir. Görevli
makam da sözleşmenin bir nüshasını Bakanlığa gönderir.
İşverenlerin imzalanmış toplu iş sözleşmesi veya toplu iş
sözleşmesi hükmündeki özel hakem veya Yüksek Hakem Kurulu kararlarını
işverenlerin işyeri ya da işyerlerinde işçiler tarafından görülebilecek yerlere
asmaları gerekmektedir. Böylelikle akdedilen toplu iş sözleşmeleri ile toplu
hak uyuşmazlıklarında verilmiş mahkeme veya özel hakem kararlarının işçiler
tarafından rahatlıkla görülebilmelerinin sağlanması mümkün olacaktır.
Toplu
iş sözleşmelerinin yazılı olarak yapılması gerekmektedir. Yazılı yapılma şartı
geçerlilik şartıdır. Bu şekil ise adi yazılı şekildir. Ayrıca toplu iş
sözleşmelerinin süresi dışında muhtevası ile ilgili olarak değişiklik
yapılması imkânı da tanınmıştır. Ancak değişikliklerin de yazılı yapılması
gerekir. Değişiklikler bir protokol ile ayrı olarak yapılmaktadır(Aktay,
2013:522).
9.1.7. Toplu Sözleşmenin
İlanı:
Kanun, önemine binaen toplu iş
sözleşmelerinin ilan edilmesini düzenlemiş bulunmaktadır. Buna
göre, bir toplu iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesi hükmündeki özel hakem veya Yüksek
Hakem Kurulu kararı ile veya toplu hak uyuşmazlıklarında verilmiş mahkeme veya
özel hakem kararlarını işveren işyerinin işçiler tarafından görülebilecek uygun
yerlerine asmak zorundadır.
Öz
Bilgi
Toplu İş Sözleşmesinin İmza İle Sonuçlanırsa 4 Nüsha olarak
Düzenlenir
|
9.2. Toplu İş
Sözleşmesine Konulamayacak Hükümler:
Toplu
İş Sözleşmesinin, taraflar, özellikle toplu iş sözleşmesine rengini veren
normatif hükümleri belirlerken, toplu iş sözleşmesi özerkliği sınırları içinde
kalacaklardır. Bilindiği gibi, toplu iş sözleşmesi özerkliği taraflara sınırsız
kural koyma hakkı vermemekte, bilakis çalışma şartlarının ferdi iş ilişkileri
bazında, daha doğrusu hizmet akdi çerçevesinde kollektif (toplu) nitelikli bir
düzenleme yetkisi bahşetmekte, yoksa mevcut hukuki düzenle bağdaşmayacak bir
düzenleme yetkisini içermemektedir.
Her şeyden önce, toplu iş sözleşmeleriyle genel olarak
Anayasa ve mevzuattaki mutlak emredici kanun hükümlerine aykırı düzenleme
yapılamayacaktır. Öte yandan, toplu iş sözleşmesinde yer verilecek konular iş
(çalışma) ilişkileri ile sınırlı kalacak, işçi-işverenin taraflarını
oluşturdukları iş ilişkisi dışında kalan hususlar toplu iş sözleşmesine konu
yapılamayacaktır. Özellikle, toplu iş sözleşmesinde yer verilebilecek
hususların belirlenmesinde kanunun belirlediği amaç dışına çıkılamayacaktır.
Toplu iş sözleşmelerine “işçilerle işverenlerin karşılıklı olarak ekonomik ve
sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek” amacını aşan ya da aşacak
hükümler konulması mümkün olamayacaktır. Konulmuş olsa bile taraflara bir hak
sağlamayacak, bir yükümlülük de getirmeyecektir. Bu itibarla, işçilerin
ekonomik ve sosyal durumlarının korunması veya düzeltilmesine ilişkin olup da, iş
(çalışma) ilişkisi çerçevesinde kalan hususlar toplu iş sözleşmece konu
olabilecektir.
9.2.1.Sendika ve Toplu İş Sözleşmesi Kanuna Göre:
Genelde Borçlar Hukuku alanındaki sözleşme özgürlüğü toplu
iş sözleşmesi için de geçerli bulunmakla beraber, toplu iş sözleşmesinin amacı
ve bu sözleşmeye konulamayacak hükümler kanunda ayrıca belirtilmiş
bulunduğundan, sözleşme özgürlüğüne bu çerçevede yaklaşmak gerekli
bulunmaktadır.
2822 sayılı eski Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun 5.
maddesi toplu iş sözleşmesine konulamayacak hükümleri belirtmiş bulunmaktaydı.
Buna göre, toplu iş sözleşmelerine Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğüne, milli egemenliğe, Cumhuriyete, milli güvenliğe, kamu düzenine,
genel asayişe, genel ahlâk ve genel sağlığa aykırı hükümler ile kanunlarda suç
sayılan fiilleri teşvik, tahrik ve himaye eden veya kanun veya tüzüklerin
emredici hükümlerine aykırı hükümler konulamaz. Hükmün ilk kısmında yer verilen
ve sendikalar bakımından da söz konusu olduğunu bildiğimiz “Devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğüne, milli egemenliğe, Cumhuriyete, milli güvenliğe”
aykırılık Anayasanın anahtar maddesi olan ve tüm temel hak ve için sınırlayıcı
genel hükmünün toplu iş sözleşmesine şu veya bu şekilde konu yapılması zaten
mümkün değildir. Bu durumlarla ilgili bir düzenleme kanunlarda suç sayılan
fiilleri teşvik, tahrik ve himaye edici hükümlerin toplu sözleşmesine konulması
halinde ilgililer, yani sözleşmeyi bağıtlayanlar altı aydan bir yıla kadar
hapis cezasına çarptırılırlar.
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, bu konuyu
aynı kapsamda yorumlanacak kısa bir anlatımla, “toplu iş sözleşmelerinin
Anayasaya ve kanunların emredici hükümlere aykırı düzenlemeleri
içeremeyeceğini” belirtmiştir.
9.2.2. Genel Hükümlere Göre:
Burada
söz konusu olan hükümler özellikle tarafların toplu iş sözleşmesi özerkliği
sınırını aşarak, toplu iş sözleşmesi ile üçüncü kişiler hakkında mükellefiyetler
öngören hükümlerdir. Özellikle toplu iş sözleşmesiyle iş ilişkisine uygulanabilecek
genel, objektif (örneğin ücret zammı, izin hakkı, gibi aynı durumdaki tüm
işçilerin yararlanabileceği) hükümler getirilebilir. Ancak bunların iş
ilişkileri çerçevesinde kalmaları, 6356 sayılı kanunun öngördüğü alanda (hizmet
akdinin yapılması, muhtevası ve sona ermesi hususlarıyla ilgili) olmaları
gerekli bulunmaktadır. İş sözleşmesinin konusu olan iş ilişkisine girmeyen ya
da ferdi iş ilişkisinin kapsamında bulunmakla beraber kollektif düzenleme
konusu yapılamayan hususlar toplu iş sözleşmesi özerkliğinin dışında kalırlar
ve dolayısıyla da toplu iş sözleşmesine konu olamazlar.
9.2.3. Bazı Özel Durumlar:
9.2.3.1. Toplu İş Sözleşmesinde Kanun
Hükmünün Tekrar Edilmesi:
Bir toplu iş sözleşmesinde bir mevzuat hükmüne aynen yer verilmesi
halinde, böyle bir düzenlemenin geçerli olup olamayacağı sorulabilir.
Uygulamada, toplu iş sözleşmesinde hizmet akdiyle ilgili, bu akde konu
olabilecek bir kanun hükmüne sözleşmede aynen yer verilmesi durumlarına sıkça
rastlanmaktadır. Sözleşmede tekrar edilen kanun hükmü bundan böyle toplu iş
sözleşmesinin bir hükmü haline gelecektir; söz konusu hüküm ihtiva ettiği
konuya göre normatif (düzenleyici) nitelikte olabileceği gibi, borç doğurucu nitelik de taşıyabilecektir. Bu
suretle toplu iş sözleşmesine dahil edilen hüküm iş (hizmet) akdinin yapılması
muhtevası veya sona ermesine ilişkinse düzenleyici (normatif) nitelikte, bir
tarafa yükümlülük getiriyorsa borç ilişkisi niteliğinde bir hüküm olur ve
hükmün alındığı kanun yürürlükten kalksa bile etkisi (hukuki bağlayıcılığı)
devam eder. Bu şekilde sözleşme bünyesine alman kanuni hüküm akdi bir niteliğe
bürünür; aykırı davranılması halinde sözleşmenin diğer hükümlerinin ihlaline
terettüp eden hukuki sonuçlar bu hüküm hakkında da aynen uygulanır.
Öte yandan, hiç bir değişiklik yapılmadan toplu iş sözleşmesine
aktarılan kesin (mutlak) emredici kanun hükmünün olumlu ya da olumsuz herhangi
bir etkisi olmaz.
9.2.3.2. Başka Bir Toplu İş Sözleşmesi
Hükmüne Gönderme Yapılması:
Ayni işyeri ya da aynı işletmede uygulanan her toplu iş sözleşmesi
öncekinden bağımsız olup, önceki sözleşmelerdeki hakların yeni sözleşme
karşısında kazanılmış hak sayılması mümkün değildir.
Bununla beraber özellikle bir önceki toplu iş sözleşmesinin bir
veya bir kaç hükmüne gönderme yapılırsa muhtevası tayin edilebiliyorsa yapılan
düzenlemeyi geçerli saymak gerekir.
Fakat yeni yapılan toplu iş sözleşmesinde yer verilmiş bir veya
birkaç eski sözleşme hükmünün örtülü olarak gönderme yapılmış olduğunu öne
sürerek uygulanmasını istemek imkânı yoktur.
9.2.3.3. Bazı Konuların Sözleşmenin
Yürürlüğü Sırasında Görüşülebileceğinin Öngörülmesi:
Toplu iş sözleşmesinde bir ya da birden çok konunun belirli
şartların gerçekleşmesi veya açıkça öngörülen bir tarihte yeniden gözden
geçirilmesi kararlaştırılmış olabilir. Uygulamada bazı toplu iş sözleşmelerinde
bu yolda kayıtlara rastlanmaktadır. Örneğin bir ikramiye ya da başka bir ücret
eki (tamamlayıcısı)’nın her yılın
belirli bir ayında yeniden ele alınacağını öngören bir toplu iş sözleşmesi
hükmü geçerli olacak mıdır?
275
sayılı kanun taraflardan birinin, diğerinin sözleşmeden doğan bir hakkını
ihlal etmesi halinde greve gitme imkânı sağladığı için o dönemde bu konu
oldukça geniş tartışmalara yol açmıştır. 2822 sayılı kanun için olduğu gibi yürürlükteki
kanun bakımından, toplu iş sözleşmesine konulacak bu tür hükümlerin sözleşmeyi
geçersiz kılmayacağını söylemek mümkündür. Sözleşme hükmüne riayet edilmemesi
halinde hükmü ihlal eden tarafın tazminata mahkûm olabileceğini söyleyebilmek
imkânı vardır(Narmanlıoğlu, 2013:358-364).
9.3. Toplu İş
Sözleşmesi Yapılmasında ve Değiştirilmesinde Şekil:
9.3.1. Toplu İş Sözleşmesinin Şekli:
Toplu iş sözleşmesinin yazılı şekilde meydana getirilmesi
zorunludur. Bunun anlamı, toplu iş sözleşmesinin yanlarının, anlaştıkları tüm noktaları
yazılı biçimde ve aynı metin içinde toplaması ve bu metnin yanlar veya onların
yetkili temsilcileri tarafından imza edilmesidir. Bu alelade yazılı
şekildir ve aynı zamanda hukuken bir geçerlilik
koşuludur (Tunçomağ ve Centel, 2013:364).
9.3.2. Toplu İş Sözleşmesinin
Değiştirilmesinde ve Buna Katılmada Şekil:
Toplu İş Sözleşmesi için yazılı şekil şartı yeterlidir.
Kanunda yazılı şekilde yapılması öngörülen bir sözleşmenin değiştirilmesinde de
yazılı şekle uyulması zorunludur (Başbuğ, 2012: 168). Toplu iş sözleşmesinin değiştirilmesi ve toplu
iş sözleşmesine katılma konusunda, STİSK.’nda herhangi bir hüküm yoktur.
Ancak, buna rağmen daha önce olduğu gibi belirtilen yasa açısından da, toplu iş
sözleşmesinin değiştirilmesi veya mevcut bir toplu iş sözleşmesine katılma
mümkün olmalıdır; yeter ki, toplu iş sözleşmesinin değiştirilmesiyle bu
sözleşmenin süresi uzatılmamış veya kısaltılmamış yahut süresinden önce sona
erdirilmemiş olsun.
Toplu iş sözleşmesinin yanları, değişiklik yoluyla işçinin
doğmuş haklan üzerinde tasarrufta bulunamaz. Buna karşılık, toplu iş sözleşmesi
yetkisi olan yanlar, aralarında yapacakları bir ek protokolle gelecekteki
haklarda artışı ve hatta bir azalmayı kararlaştırabilir. Bu anlamda, geçmişte
Yargıtay da; toplu iş sözleşmesinde ikinci yıl artışı olarak kararlaştırılan
artış esasında sonradan değişiklik yapılarak, daha az miktardaki bir maktu
ücret artışının kararlaştırılmasını, hukuken geçerli saymıştır.
Toplu iş sözleşmesinin değiştirilmesi ve toplu iş
sözleşmesine katılma durumunda, gerçekte bir toplu iş sözleşmesinin yapılması
söz konusudur. Bu nedenle, ilkin, katılanın sözlü veya yazılı olarak katıldığını
bildirmesi, yeterli olmaz. Buna göre, katılmak isteyen işçi veya işveren
sendikası ile toplu iş sözleşmesinin o zamana kadarki yanları arasında, onların
bu katılmaya razı olduklarını belirten bir yazılı anlaşmanın yapılması gerekir.
Sonra, toplu iş sözleşmesine katılacak işçi veya işveren
sendikasının, toplu iş sözleşmesi yapma ehliyetinin bulunması aranır.
Nihayet, toplu iş sözleşmesinin değiştirilmesi veya katılma
halinde, sözleşmenin dört nüsha olarak düzenlenmesi ve bunlardan ikisinin
yanlara ve geri kalan ikisinin de görevli makama verilmesi gerekir (Tunçomağ
ve Centel, 2013:365).
9.3.3. Arabulucu Aracılığıyla Yapılmış
Toplu İş Sözleşmesinin Şekli:
Öz
Bilgi
Toplu İş Sözleşmesinde yazılı şekil
şartı vardır.
|
9.3.4.
Hakem Tarafından Yapılmış Toplu İş Sözleşmesinin Şekli:
Grev ve lokavt yasakları veya grevin ya da lokavtın
ertelenmesi halinde uyuşmazlık, Yüksek Hakem Kurulu tarafından çözülür. Bu
bağlamda, Yüksek Hakem Kurulu kararları, toplu iş sözleşmesi hükmündedir. Ayrıca,
yanlar toplu iş uyuşmazlığını çözmesi için anlaşarak özel hakeme
başvurmuşlarsa, bu özel hakemin kararı da, toplu iş sözleşmesi hükmünde sayılır
(Tunçomağ ve Centel, 2013:365).
9.4. Toplu İş Sözleşmesinin
Süresi:
Geçmiş dönem ve çeşitli ülkelerin sistemini bir yana bırakırsak,
şu an yürürlükte olan hukuk sistemimizde toplu iş sözleşmeleri süre yönünden
serbest bırakılmamış, tarafların sözleşmenin süresini belirleme özgürlüğü
sınırlandırılmıştır. Buna göre, TİS yapılacak ünitedeki (işyeri/işletme) faaliyetin
devam süresine bakılarak TİS’in süresi saptanır.
Faaliyet 1 yıl veya daha fazla sürecekse;
bu durumda TİS’in süresi 1 yıldan az 3 yıldan çok olmamak üzere taraflarca
belirlenir. Bu sürenin mutlaka belirli (kesin) bir süre olması zorunludur. Örneğin
2 yıl gibi. En az 1 yıl en çok 3 yıl sürmek üzere yapılıp da kesin bir sürenin
öngörülmediği TİS’deki süre geçerli görülmez. Geçerli biçimde saptanan sürenin
bitimiyle TİS de son bulur. Tarafların açık veya örtülü iradeleriyle bunun
uzatımı mümkün değildir. Şartları varsa yeni bir TİS yapılmasına gidilir.
Faaliyet 1 yıldan daha az sürecekse; bu durumda TİS’in bir
yıldan daha az (örneğin 6 aylık) bir süre için yapılması mümkün ve geçerlidir.
Ancak yine belirli süreli olmak zorundadır. Fakat bazan TİS’in süresi bitmesine
rağmen faaliyetin devam etmesiyle karşılaşılır. İşte böyle hallerde TİS,
faaliyetin bitimine kadar uzamış sayılır. Örneğin faaliyet bir ay daha sürmüşse
durum budur. Zira TİS’in uzamayla birlikte toplam süresi 1 yılı aşamaz.
Faaliyetin 1 yıldan daha uzun bir süreye yayılması durumunda artık yeni bir
TİS’in yapılması gerekir. Örneğimizdeki 6 aylık TİS faaliyetin süresine bağlı
olarak en çok bir yıla dek (yani 6 ay) uzayacak fakat bir yılın bitimiyle son
bulacaktır.
TİS’in süresiyle ilgili bir nokta, bir ünitede aynı ayda bir
tek TİS’in uygulanabileceğidir (TSGLK. 3/son fıkra). Buna “TİS’de teklik ilkesi” denir. Gerçi
mevcut TİS’in süresinin bitimine en çok 120 gün kala yeni TİS için yetki
işlemlerine geçilebilir, hatta TİS bile imzalanabilir. Fakat yeni TİS, mevcut
TİS son bulmadan yürürlüğe giremez.
Önemli bir başka husus, TİS’in süresine önceye etkili kılındığı
dönemin de dahil bulunup bulunmadığıdır. Bizce, katılması anlamlı değildir(Akyiğit,
2013:496).
9.5.
Toplu İş Sözleşmesinin Hüküm Doğurması:
9.5.1. Düzenleyici Bölümün
Hüküm Doğurma Anı:
Düzenleyici bölümün yürürlüğe girme anı, değişik olabilir. Çünkü
bu bölüm, sözleşmenin yapılmasıyla birlikte, yani imza tarihinde yürürlüğe
girebilir. Sonra, sözleşmenin yanları anlaşarak, toplu iş sözleşmesinin
düzenleyici bölümünün önceye etkili olarak hüküm doğurmasını kararlaştırabilir
veya hükümlerini sözleşmenin yapılması sonrasına da bırakmış olabilirler.
Ancak, düzenleyici bölüme önceye etkili bir nitelik vermek isteyen yanlar,
tıpkı yasaların önceye etkili kılınmasında
olduğu üzere, çizilmiş dar sınırların dışına çıkamaz. Bu yüzden, düzenleyici
bir hükümle, yani hukuk kuralıyla yanlar, sözgelimi geçmişteki haklı fiilleri haksız fiil saydıklarını yahut
toplu iş sözleşmesinin yapıldığı zamanda bu sözleşmeye bağlı olmayan kişileri
kapsamlarına aldıklarını kararlaştıramaz. Esasen, önceye
etkili kılmadaki bu sınırlamalar, yanların toplu iş sözleşmesi yapma erklerinin sınırlı
olmasından kaynaklanır.
Önceye etkili kılmada ilkin, açık bir anlaşmaya gereksinim
vardır. Sonra, önceye etkili kılma, toplu iş sözleşmesinin hükümlerini ancak
önceki toplu iş sözleşmesinin bitimi tarihine kadar geriye götürebilir.
Nihayet, önceye etkili kılınan toplu iş sözleşmesinin hükümleri, gerçekleşmiş
olaylara uygulanamaz. Nitekim, sözgelimi, daha önce yapılmış bir feshin, yeni
toplu iş sözleşmesinin işten çıkarma hükümlerine aykırılığı ileri sürülemez.
Toplu iş sözleşmesinin önceye etkili kılınmasından
yararlanabilecek işçiler, STİSK. m. 39/II’deki açık hüküm nedeniyle, sadece
sözleşmenin imzalandığı tarihte sendikaya üye bulunan işçilerdir. Bu nedenle,
imza tarihinde işyerinde çalışmakta olup taraf sendikaya üye olan işçi, geçmiş
dönemde sendika üyesi olmasa dahi, işe giriş tarihinden itibaren önceye etkili
kılınan hükümlerden yararlanabilecek ve bunun için, söz konusu kişinin hem
yürürlük ve hem de imza tarihinde taraf sendikaya üye olması gerekmeyecektir.
Buna karşılık, imza tarihinde sendika
üyesi
olmayan işçi, toplu iş sözleşmesi kendisinin sendika üyeliğinin devam ettiği zamana
kadar önceye etkili kılınmış olsa dahi, toplu iş sözleşmesinden
yararlanamayacaktır.
Toplu iş sözleşmesinin önceye etkili kılınmasından
yararlanmak için, imza tarihinde taraf sendikaya üye bulunmanın gerekmesine
karşın, imza tarihinde toplu iş sözleşmesinin uygulandığı işyerinde çalışıyor
olmak şart değildir. Nitekim toplu iş sözleşmesinin imza tarihi ile yürürlük
tarihi arasında iş sözleşmesi (her ne şekilde sona ermiş olursa olsun) sona
eren taraf sendikanın üyesi işçiler, iş sözleşmelerinin sona erdiği tarihe
kadar toplu iş sözleşmesinden yararlanır.
Dayanışma aidatı ile toplu iş sözleşmesinden yararlanacak
olanalar önceye etkili hükümlerden yararlanamazlar.
9.5.2. Borç Doğurucu Bölümün
hüküm doğurma Anı:
Toplu iş sözleşmesinin yanları arasındaki karşılıklı
borçlar, kural olarak, sözleşmenin yazılı olarak yapılıp imzalanmasıyla
birlikte yürürlüğe girer.
9.6.
Toplu İş Sözleşmesinin Hükümsüzlüğü:
9.6.1. Toplu İş
Sözleşmesinin Geçersizlik Nedenleri:
-Ehliyetsizlik
-Şekle aykırılık,
-Hukuka aykırılık,
-Ahlaka aykırılık,
-İmkansızlık..
Geçersizlik kısmi olursa veya bazı bölümlerde bulunursa, bu
kısımlar geçersiz sayılır. Diğer kısımlar da problem olmaz.
9.6.2. Toplu İş Sözleşmesinin
İptali:
İptal nedenlerinin en önemlilerini; yanılma (hata), aldatma
(hile), korkutma (ikrah) ve aşırı yararlanma (gabin) oluşturur. Bunlardan ilk
üçüne, kısaca “iradeyi sakatlayan nedenler” adı
verilmektedir.
Yetki belgesi alınmadan yapılmış bir toplu iş sözleşmesinde
yanlardan birinin veya her ikisinin yetkisiz olması da, bir iptal nedenidir. Bu
durumda, toplu iş sözleşmesinin şekle aykırılık yerine, yetkisiz yapılmış
olması nedeniyle iptalinin istenmesi söz konusudur. Ancak, bu iptal nedeninin,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığı tarafından tespiti tarihinden itibaren 45
gün içinde ve dava biçiminde öne sürülmesi gerekir
İptal nedenlerinden birinin ortaya çıkması halinde, ilgili
yanın toplu iş sözleşmesini ancak “gelecek için” iptal edebileceği
(ortadan kaldırabileceği) kabul edilmelidir. Öte yandan, iptal de, geçersizlik gibi,
adli mahkemede dava konusu olabilir.
Ayrıca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın veya
ilgililerin, toplu iş sözleşmesinin yanlarından birinin veya her ikisinin
yetkisiz olduğu itirazıyla açtığı dava üzerine, iş mahkemesinin vereceği iptal
kararıyla, toplu iş sözleşmesi hükümsüz sayılır. Buradaki hükümsüzlük, iş
mahkemesinin kararıyla saptanır. Oysa genel iptal nedenlerinin, dava biçiminde
öne sürülmeleri gerekmez (Tunçomağ ve Centel, 2013:373).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder