20 Temmuz 2014 Pazar

Sendikaların Tarihi Gelişimi

1.Sendikaların Tarihi Gelişimi
1.1. Dünyadaki Gelişimi:
Tarihte çalışan insanlar sürekli kötü çalışma koşullarının iyileştirilmesi için çaba sarf etmişlerdir. Örneğin Mısır’da İ.Ö. 1949 yılında tığla işlerinde çalışan İbrani işçiler daha iyi çalışma şartları için topluca işi bırakmışlardır. Yine Mısır’da piramitlerin yapımı sırasında da işçilerin kötü çalışma koşullarına tepki amacıyla çalışmama eylemi, grev olarak değerlendirilir(Çelik, 2011:114).  
Sendikacılığın tarihi loncalara kadar uzanır. Avrupa’da her meslek sınıfının bir loncası bulunuyordu. 14 yy. başlarında ücretlerini arttırmak, çalışma saatlerini azaltmak, sanatlarını bir türlü kalfalara bırakmak istemeyen ve bu nedenle ustalığa geçişi zorlaştıran ustaların bu davranışlarını kırmak için kalfalar örgütlenerek eylemlere başvurmuşlardır. Gerçek anlamda sendikacılık 18 yy. sonunda Avrupa’da başlayan sanayi devriminden sonra oluşmuştur. Sanayi devrimi ekonomik alanda iktisadi liberalizm doğurmuştur. Bu görüş üretimin arttırılması çalışma hayatını kayıtlamaya yönelik her türlü girişimi reddetmekteydi, yani aktif serbesti ve mesleki örgütlenme yasağına dayanmaktaydı. Hızlı sanayileşen Batı Avrupa ülkelerinde başta İngiltere olmak üzere liberalizm savunucuları, işçilerin sendikalaşma çabalarına karşı sendikalaşma hareketini, bireyin sözleşme ve ticaret yapma özgürlüğüne gayrimeşru sınırlama olarak nitelendirmişlerdir. 19 yy. başlarında, Avrupa’da işsizlik artmış, çalışma süreleri günde en az 16 saat olmuş, binlerce kadın ve çocuk dokuma tezgahlarında veya maden ocaklarında çalışır hale gelmiştir. Ülkelerdeki iktidarlar da işverenlerle liberal iktisadi düşünce sahiplerinin görüşlerine katılarak işçilerin örgütlenme haklarını yasaklayan kanunlar çıkartmaktadır.
İngiltere’de 1799 ve 1800 yıllarında çıkarılan (Combination of Workmen Acts) kanunlar bunlardandır. 1791 tarihinde Fransa da çıkartılan bir kanun (Loi le Chapelier) ücret ve çalışma saatlerinin belirlenmesinde taraflar arasına her türlü aracının girmesini yasaklamaktaydı. 1884 yılına kadar bu yasak yürürlükte kalmıştır.
İngiltere aynı zamanda Avrupa’da sendikalaşmayı yasaklayan kanunları ilk kaldıran ülkedir. Combination Act’ler 1824 yılında kaldırılır. Bu tarihten itibaren ülkede grevler başlamıştır. 1825 yılında çıkarılan kanun grev özgürlüğüne kısıtlamalar getirmişse de sendika özgürlüğüne her hangi bir müdahale getirmemiştir. Ayrıca İngiltere’de polis dışında kalan memurların da 1946 yılından beri sendika özgürlüğü verilmiştir.
Almanya da 1869 yılında Sanayi Kanunuyla örgütlenme yasağı kaldırılınca sendikalaşma hareketi hızlandı 1933 yılında Nasyonal Sosyalistler tarafından kesintiye uğratılmıştır. Bu tarihten II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadarki dönemde tüm sendikalar kapatılmış ve tüm işçi ve işverenler çalışma cephesine katılmaya zorlanmıştır. Savaş sonrası yeniden başlayan sendikacılık hareketinin temeli sosyal tarafların ayrı cephelerde serbest irade ile örgütlenmeleri, devlete ve birbirlerine karşı bağımsız ve işkoluna göre sendikalaşma ilkeleri üzerine kurulmuştur.
Sanayileşen Avrupa’da ilk yıllarda sendikalaşmayı yasaklayan kanunlar çıkartılmışsa da işçiler uzun mücadeleler ile bu yasakların kaldırılması konusunda başarıya ulaşmışlardır. Sonuç olarak sendikal örgütlenmeye başlangıçta şiddetle karşı koyan devletler daha sonra buna göz yummuş, sonunda da bunu bir hak olarak tanımıştır. Sendikalaşma fikrinin temelinde birlikten güç doğacağı, güce güçle karşılık verme düşüncesi bulunmaktadır. bu şekilde işçiler örgütlenerek güçlenmiş ve işverenlerin iktisadi gücüne karşı koyar hale gelmişlerdir. Bu sayede de ekonomik eşitlik sağlanmış olur.
Tarihsel süreçte işçilerin örgütlenme hareketleri grev eylemlerinden sonra başlamıştır. İngiltere’de 1816 Nottingam, 1819 Lancashire grevleri sonucunda 1824’de sendikaları yasaklayan kanunlar kaldırılmıştır. Fransa’da 1749 grevi, 1831 Lyon grevi, 1848 genel grevlerinden sonra 1864’de sendikaların açılmasına yasa ile izin verilmiştir. Almanya’da ise 1731’de grev yapan kalfalar ağır cezalara çarptırılmış, 1844’de işçilerin makinalara saldırısı, 1847’de genel grev ve ayaklanmadan sonra ilk kez 1869’da sendikalara izin çıkmıştır(Tuncay, 1999:5-6).
Avrupa’da sendikaların gelişimi, I Dünya Savaşı ve 1929 Ekonomik Krizi’nden, kriz sonrası yaygınlaşan otoriter devlet sistemlerinden olumsuz biçimde etkilenmiştir.
II. Dünya Savaşı da sendikal hareketi olumsuz etkileyen bir gelişme olmuştur. Ancak savaş sonrası dönemden 1970’li yılların sonuna kadar sendikacılık altın çağını yaşamıştır. Bu dönemde Keynezyen ekonomik politikalar, refah devleti anlayışı ve Fordist üretim tarzı çerçevesinde, demokratik çoğulcu sistemler altında, hem kurumsal hem de ekonomik ortamın uygun olması nedeniyle hızlı bir gelişme göstermiş, kurumsal ve hukuki yapılarını güçlendirmiş, siyasi ve toplumsal etkinliklerini arttırmışlardır. Bu dönemde sendikalar gelişme stratejileri ile uyumlu neo-korporatist yapılara dönüşmüşlerdir. Sendikalar 1960’lı yıllarda uzlaşmacı ve sorumlu sendikacılık kimlikleri ile 1970’li yıllarda ise toplumsal sözleşmelere taraf siyasi ortak görünümde faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.
1970’li yılların ortalarından itibaren özellikle 1980 sonrasında; sendikalar, ekonomik durgunluk sonucu artan işsizlik, kayıt dışı sektörün gelişmesi, Neo-liberal politikalar, küreselleşme, Çok Uluslu Şirketlerin güçlenmesi, hizmet sektörünün önem kazanması, yeni teknolojiler, esneklik, doğu blokunun çözülmesi, bireyselleşme eğilimlerinin artması, kadınların iş piyasasına girmesi, gibi nedenler sendikaların gücünü azaltan faktörler olmuştur(Tokol, 2014:78). 
1.2. Türkiye’deki Gelişimi:
*                      Öz Bilgi
Osmanlı İmparatorluğunda ilk sendikacılık hareketi 1871 yılında başlamıştır.. 
Osmanlı İmparatorluğu döneminde çalışma hayatı genellikle tezgah ve el işlerine dayanmaktaydı. Pamuklu ve ipekli dokumacılıkta 18 yy. sonunda görülen gelişme, Avrupa’da makinenin sanayi alanına girmesi ile bol olarak üretilen ucuz malların yurda sokulması sonucu gerilemeye başlamıştır(Çelik, 1998:299).
Osmanlı İmparatorluğunda Avrupa’dakine benzer sanayileşme hareketi de olmamıştır. Bunda önce aralıksız süren savaşlar, ekonomik kapitülasyonlar de bu gelişmede rol oynamıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde sendikacılık hareketinin başlangıcı 1871’de Ameleperver Cemiyeti ile başlar. Ancak bu cemiyet esas itibariyle işçilere yardım kurumu olup sendika niteliğinde değildir. İkinci meşrutiyetin ilanından sonra birbirini izleyen grevler grevler üzerine çıkarılan Tatili Eşgal Kanunu (1909) kamu hizmeti görev müesseselerde sendika kurulmasını yasaklamış ve grev özgürlüğünü sınırlamıştır. Aynı yıl çıkan Cemiyetle Kanunu ise bir yandan dernek kurma hak ve özgürlüğünü düzenlemiş ve kamu kesimi dışında kalan örgütlenme hakkının yasal çerçevesini belirlemiştir.
Cumhuriyetin ilanından sonra çıkan 1924 Anayasası toplanma ve dernek kurma hakkını tanımış ancak sendika ve toplu pazarlık hakkına ilişkin hüküm içermemiştir. 1925 yılında Takriri Sükun Kanunu, 1926 yılında Türk Ceza Kanunu örgütlenme ve toplu pazarlık hakkını sınırlayan hükümler içermiştir. 1938 yılında Cemiyetler Kanunu, aile, cemaat, ırk, cins ve sınıf esasına dayalı cemiyet kurulamayacağını düzenleyerek sendikalaşma hakkını ortadan kaldırmıştır. 1946 yılında bu yasak kaldırılmış, 1947 yılında ise 5018 sayılı İşçi ve İşveren Sendikaları ve Sendika Birlikleri Hakkında Kanun çıkmıştır. Bu ilk sendikalar kanunu sendika özgürlüğünü tanımış olmakla birlikte sendikal faaliyetleri sınırlamıştır. O dönemde de grev yasağı devam etmiştir. 1952 yılında ilk üst düzey işçi kuruluşu “Türk-İş” kurulmuştur(Tuncay, 1999:6).       
Türk-İŞ (Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu), 1946-1952 döneminde doğan ve gelişen sendikaların doğal birleşme sürecinin doğal sonucudur ve Türkiye tarihinde ülke çapında hemen hemen tüm işkollarını kapsayan ilk örgütlenmedir.
Sendikal örgütlenmelerin yaygınlaşmasıyla birlikte merkezi bir yapıya duyulan gereksinim daha da arttı. Çeşitli görüşmelerin ardından, Bursa’da Nisan ayında yapılan bir toplantıda bir konfederasyonun kurulması kararlaştırıldı. Konfederasyon, 31 Temmuz 1952 tarihinde Ankara’da resmen kuruldu(Koç,2010:169).
Türk-İş’in kurulmasında ABD’nin ve ABD sendikacılık hareketinin AFL ve CLO’nun etkisi olduğu yönünde görüşler olmasına rağmen bu gerçekçi değildir. Türk-İş’in kuruluşu, gelişen işçi sınıfı ve sendikacılık hareketinin çok karmaşık ilişkileri ve devletin, hükümetlerin ve siyasal partilerin ayrı ayrı etkileri çerçevesinde ele alınmalı ve incelenmelidir. Sendikaların kuruluşu ve yönetilmesinde son derece karmaşık ilişkiler vardır. Devletin, hükümetlerin ve siyasal partilerin denetime alma ve dış güçlerin yönlendirme çabaları önemlidir. Ancak, sendikacılar arasında etnik, köken, hemşerilik, siyasal görüş ve mezhep bağları ve sendikaların yanı sıra sendikacıların kısa ve uzun dönemli çıkarları ve hatta kişisel ilişkileri de bu süreçte etkilidir. Bu nedenle, sendikalardaki gelişmeleri yalnızca veya ağırlıkla bir dış etmene bağlı olarak açıklamaya çalışmak yetersizdir(Koç,2010:170).
Türk-İş’ten ayrılan sendikalar 13Şubat 1967 yılında Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu kurdular. Türkiye Maden-İş, Lastik-İş, Basın-İş, Türkiye Gıda-İş ve Türk Maden-İş kurucu sendikaları oldu. Bu tarihten önce Türk-İş’e tepki olarak Türk Hür-İş Konfederasyonu ve Türkiye İşçi Sendikaları Dayanışma Konseyi kurulmuş ama başarısız kalmışlardı.
*                      Öz Bilgi
Türk-İş 1952,
DİSK 1967,
Hak-İş 1976 yıllında kurulmuştur. 
DİSK’in kuruluş bildirisinde “devrimciliğin” ihtilalcilik olmadığı vurgusu yapılarak, “devrimcilik” anlayışını şu şekilde özetlemişlerdir. ”İşte biz, devrimciliği; bugünkü tutucu, gerici ekonomik, sosyal ve politik ilişkilerin Anayasa uyarınca değiştirilmesi ve hayata uygulanması anlamına alıyoruz. Devrimcilik, hepimizin mülk sahibi olması ve uygarlık nimetlerinden eşitçe yararlanma olanağı sağlayacağı için bizim sendikacılık çalışmalarımızın özünü kapsayacaktır”(Koç, 2010:212).

22 Ekim 1976 yılında Hak-İş Konfederasyonu kuruldu. Ülkemizde bu üç büyük işçi konfederasyonu faaliyette bulunmaktadır. Türk-İş’e bağlı 35 sendika, Disk’e bağlı 19 sendika ve Hak-İş’e bağlı 18 sendika bulunmaktadır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder