1.Sendikaların Tarihi Gelişimi
1.1. Dünyadaki Gelişimi:
Tarihte çalışan insanlar sürekli kötü çalışma koşullarının
iyileştirilmesi için çaba sarf etmişlerdir. Örneğin Mısır’da İ.Ö. 1949 yılında
tığla işlerinde çalışan İbrani işçiler daha iyi çalışma şartları için topluca
işi bırakmışlardır. Yine Mısır’da piramitlerin yapımı sırasında da işçilerin
kötü çalışma koşullarına tepki amacıyla çalışmama eylemi, grev olarak
değerlendirilir(Çelik, 2011:114).
Sendikacılığın tarihi loncalara kadar uzanır. Avrupa’da her meslek
sınıfının bir loncası bulunuyordu. 14 yy. başlarında ücretlerini arttırmak,
çalışma saatlerini azaltmak, sanatlarını bir türlü kalfalara bırakmak istemeyen
ve bu nedenle ustalığa geçişi zorlaştıran ustaların bu davranışlarını kırmak
için kalfalar örgütlenerek eylemlere başvurmuşlardır. Gerçek anlamda
sendikacılık 18 yy. sonunda Avrupa’da başlayan sanayi devriminden sonra
oluşmuştur. Sanayi devrimi ekonomik alanda iktisadi liberalizm doğurmuştur. Bu
görüş üretimin arttırılması çalışma hayatını kayıtlamaya yönelik her türlü
girişimi reddetmekteydi, yani aktif serbesti ve mesleki örgütlenme yasağına
dayanmaktaydı. Hızlı sanayileşen Batı Avrupa ülkelerinde başta İngiltere olmak
üzere liberalizm savunucuları, işçilerin sendikalaşma çabalarına karşı
sendikalaşma hareketini, bireyin sözleşme ve ticaret yapma özgürlüğüne
gayrimeşru sınırlama olarak nitelendirmişlerdir. 19 yy. başlarında, Avrupa’da
işsizlik artmış, çalışma süreleri günde en az 16 saat olmuş, binlerce kadın ve
çocuk dokuma tezgahlarında veya maden ocaklarında çalışır hale gelmiştir.
Ülkelerdeki iktidarlar da işverenlerle liberal iktisadi düşünce sahiplerinin
görüşlerine katılarak işçilerin örgütlenme haklarını yasaklayan kanunlar
çıkartmaktadır.
İngiltere’de 1799 ve 1800 yıllarında çıkarılan (Combination of
Workmen Acts) kanunlar bunlardandır. 1791 tarihinde Fransa da çıkartılan bir
kanun (Loi le Chapelier) ücret ve çalışma saatlerinin belirlenmesinde taraflar
arasına her türlü aracının girmesini yasaklamaktaydı. 1884 yılına kadar bu
yasak yürürlükte kalmıştır.
İngiltere aynı zamanda Avrupa’da sendikalaşmayı yasaklayan
kanunları ilk kaldıran ülkedir. Combination Act’ler 1824 yılında kaldırılır. Bu
tarihten itibaren ülkede grevler başlamıştır. 1825 yılında çıkarılan kanun grev
özgürlüğüne kısıtlamalar getirmişse de sendika özgürlüğüne her hangi bir müdahale
getirmemiştir. Ayrıca İngiltere’de polis dışında kalan memurların da 1946
yılından beri sendika özgürlüğü verilmiştir.
Almanya da 1869 yılında Sanayi Kanunuyla örgütlenme yasağı
kaldırılınca sendikalaşma hareketi hızlandı 1933 yılında Nasyonal Sosyalistler
tarafından kesintiye uğratılmıştır. Bu tarihten II. Dünya Savaşı’nın sonuna
kadarki dönemde tüm sendikalar kapatılmış ve tüm işçi ve işverenler çalışma
cephesine katılmaya zorlanmıştır. Savaş sonrası yeniden başlayan sendikacılık
hareketinin temeli sosyal tarafların ayrı cephelerde serbest irade ile
örgütlenmeleri, devlete ve birbirlerine karşı bağımsız ve işkoluna göre
sendikalaşma ilkeleri üzerine kurulmuştur.
Sanayileşen Avrupa’da ilk yıllarda sendikalaşmayı yasaklayan
kanunlar çıkartılmışsa da işçiler uzun mücadeleler ile bu yasakların
kaldırılması konusunda başarıya ulaşmışlardır. Sonuç olarak sendikal
örgütlenmeye başlangıçta şiddetle karşı koyan devletler daha sonra buna göz
yummuş, sonunda da bunu bir hak olarak tanımıştır. Sendikalaşma fikrinin
temelinde birlikten güç doğacağı, güce güçle karşılık verme düşüncesi
bulunmaktadır. bu şekilde işçiler örgütlenerek güçlenmiş ve işverenlerin
iktisadi gücüne karşı koyar hale gelmişlerdir. Bu sayede de ekonomik eşitlik
sağlanmış olur.
Tarihsel süreçte işçilerin örgütlenme hareketleri grev
eylemlerinden sonra başlamıştır. İngiltere’de 1816 Nottingam, 1819 Lancashire
grevleri sonucunda 1824’de sendikaları yasaklayan kanunlar kaldırılmıştır.
Fransa’da 1749 grevi, 1831 Lyon grevi, 1848 genel grevlerinden sonra 1864’de
sendikaların açılmasına yasa ile izin verilmiştir. Almanya’da ise 1731’de grev
yapan kalfalar ağır cezalara çarptırılmış, 1844’de işçilerin makinalara
saldırısı, 1847’de genel grev ve ayaklanmadan sonra ilk kez 1869’da sendikalara
izin çıkmıştır(Tuncay, 1999:5-6).
Avrupa’da sendikaların gelişimi, I Dünya Savaşı ve 1929 Ekonomik
Krizi’nden, kriz sonrası yaygınlaşan otoriter devlet sistemlerinden olumsuz
biçimde etkilenmiştir.
II. Dünya Savaşı da sendikal hareketi olumsuz etkileyen bir gelişme
olmuştur. Ancak savaş sonrası dönemden 1970’li yılların sonuna kadar
sendikacılık altın çağını yaşamıştır. Bu dönemde Keynezyen ekonomik
politikalar, refah devleti anlayışı ve Fordist üretim tarzı çerçevesinde,
demokratik çoğulcu sistemler altında, hem kurumsal hem de ekonomik ortamın
uygun olması nedeniyle hızlı bir gelişme göstermiş, kurumsal ve hukuki
yapılarını güçlendirmiş, siyasi ve toplumsal etkinliklerini arttırmışlardır. Bu
dönemde sendikalar gelişme stratejileri ile uyumlu neo-korporatist yapılara
dönüşmüşlerdir. Sendikalar 1960’lı yıllarda uzlaşmacı ve sorumlu sendikacılık
kimlikleri ile 1970’li yıllarda ise toplumsal sözleşmelere taraf siyasi ortak
görünümde faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.
1970’li yılların ortalarından itibaren özellikle 1980 sonrasında;
sendikalar, ekonomik durgunluk sonucu artan işsizlik, kayıt dışı sektörün
gelişmesi, Neo-liberal politikalar, küreselleşme, Çok Uluslu Şirketlerin
güçlenmesi, hizmet sektörünün önem kazanması, yeni teknolojiler, esneklik, doğu
blokunun çözülmesi, bireyselleşme eğilimlerinin artması, kadınların iş
piyasasına girmesi, gibi nedenler sendikaların gücünü azaltan faktörler
olmuştur(Tokol, 2014:78).
1.2. Türkiye’deki Gelişimi:
Öz
Bilgi
Osmanlı İmparatorluğunda ilk sendikacılık hareketi 1871 yılında
başlamıştır..
|
Osmanlı İmparatorluğunda Avrupa’dakine benzer sanayileşme hareketi
de olmamıştır. Bunda önce aralıksız süren savaşlar, ekonomik kapitülasyonlar de
bu gelişmede rol oynamıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde sendikacılık
hareketinin başlangıcı 1871’de Ameleperver Cemiyeti ile başlar. Ancak bu
cemiyet esas itibariyle işçilere yardım kurumu olup sendika niteliğinde
değildir. İkinci meşrutiyetin ilanından sonra birbirini izleyen grevler grevler
üzerine çıkarılan Tatili Eşgal Kanunu (1909) kamu hizmeti görev müesseselerde
sendika kurulmasını yasaklamış ve grev özgürlüğünü sınırlamıştır. Aynı yıl
çıkan Cemiyetle Kanunu ise bir yandan dernek kurma hak ve özgürlüğünü
düzenlemiş ve kamu kesimi dışında kalan örgütlenme hakkının yasal çerçevesini
belirlemiştir.
Cumhuriyetin ilanından sonra çıkan 1924 Anayasası toplanma ve
dernek kurma hakkını tanımış ancak sendika ve toplu pazarlık hakkına ilişkin
hüküm içermemiştir. 1925 yılında Takriri Sükun Kanunu, 1926 yılında Türk Ceza
Kanunu örgütlenme ve toplu pazarlık hakkını sınırlayan hükümler içermiştir.
1938 yılında Cemiyetler Kanunu, aile, cemaat, ırk, cins ve sınıf esasına dayalı
cemiyet kurulamayacağını düzenleyerek sendikalaşma hakkını ortadan
kaldırmıştır. 1946 yılında bu yasak kaldırılmış, 1947 yılında ise 5018 sayılı
İşçi ve İşveren Sendikaları ve Sendika Birlikleri Hakkında Kanun çıkmıştır. Bu
ilk sendikalar kanunu sendika özgürlüğünü tanımış olmakla birlikte sendikal
faaliyetleri sınırlamıştır. O dönemde de grev yasağı devam etmiştir. 1952
yılında ilk üst düzey işçi kuruluşu “Türk-İş” kurulmuştur(Tuncay, 1999:6).
Türk-İŞ (Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu), 1946-1952
döneminde doğan ve gelişen sendikaların doğal birleşme sürecinin doğal
sonucudur ve Türkiye tarihinde ülke çapında hemen hemen tüm işkollarını
kapsayan ilk örgütlenmedir.
Sendikal örgütlenmelerin yaygınlaşmasıyla birlikte merkezi bir
yapıya duyulan gereksinim daha da arttı. Çeşitli görüşmelerin ardından,
Bursa’da Nisan ayında yapılan bir toplantıda bir konfederasyonun kurulması
kararlaştırıldı. Konfederasyon, 31 Temmuz 1952 tarihinde Ankara’da resmen
kuruldu(Koç,2010:169).
Türk-İş’in kurulmasında ABD’nin ve ABD sendikacılık hareketinin AFL
ve CLO’nun etkisi olduğu yönünde görüşler olmasına rağmen bu gerçekçi değildir.
Türk-İş’in kuruluşu, gelişen işçi sınıfı ve sendikacılık hareketinin çok
karmaşık ilişkileri ve devletin, hükümetlerin ve siyasal partilerin ayrı ayrı
etkileri çerçevesinde ele alınmalı ve incelenmelidir. Sendikaların kuruluşu ve
yönetilmesinde son derece karmaşık ilişkiler vardır. Devletin, hükümetlerin ve
siyasal partilerin denetime alma ve dış güçlerin yönlendirme çabaları
önemlidir. Ancak, sendikacılar arasında etnik, köken, hemşerilik, siyasal görüş
ve mezhep bağları ve sendikaların yanı sıra sendikacıların kısa ve uzun dönemli
çıkarları ve hatta kişisel ilişkileri de bu süreçte etkilidir. Bu nedenle,
sendikalardaki gelişmeleri yalnızca veya ağırlıkla bir dış etmene bağlı olarak
açıklamaya çalışmak yetersizdir(Koç,2010:170).
Türk-İş’ten ayrılan sendikalar 13Şubat 1967 yılında Türkiye
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu kurdular. Türkiye Maden-İş, Lastik-İş,
Basın-İş, Türkiye Gıda-İş ve Türk Maden-İş kurucu sendikaları oldu. Bu tarihten
önce Türk-İş’e tepki olarak Türk Hür-İş Konfederasyonu ve Türkiye İşçi
Sendikaları Dayanışma Konseyi kurulmuş ama başarısız kalmışlardı.
Öz
Bilgi
Türk-İş 1952,
DİSK 1967,
Hak-İş 1976 yıllında kurulmuştur.
|
22 Ekim 1976 yılında Hak-İş Konfederasyonu kuruldu. Ülkemizde bu üç
büyük işçi konfederasyonu faaliyette bulunmaktadır. Türk-İş’e bağlı 35 sendika,
Disk’e bağlı 19 sendika ve Hak-İş’e bağlı 18 sendika bulunmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder